Hüzün yağıyor güneşin her zerre ışığının ucundan. Sıcaklığıyla sarmaladığı kadar yalnızım oysa. Yollarda kalabalık arasında gözlerimin yaşlarını saklayarak dolandım tüm gün dudağımda eskilerden kalma bir türkü. Yararak geçerken insan yığınlarını çarptığım her hayat üzerimde iz bıraktı. Tüm tanıdıklığa rağmen hepsi ayrı bir koku. Ne çoklar ne kadar çokluklara inat yalnızlar ben de işte onlar gibi sıradan bir yaşam o kalabalık arasında kaybolan. Her şeyi paylaştım da seninle bir yalnızlığımı paylaşamadım tüm yakınlığına rağmen kalbimin o çiçeğini seninle açtıramadım. Sana bize dair söylenebilecek her söz geçti içimden de hüznümün sebebini anlatmaya yetmedi hissetmekten uzaktı kalbindeki alıcılar. Her defasında dağlardaki yankılar gibi kendi anlattıklarımı kendimle paylaştım sana duymak istemediğin içindi belki de duyuramayışım. Gelecek diyor dudaklarım gelecek…. Ardına hiçbir mutluluk kelimesini koyamadığım. Seninle yada sensiz taşınan bir sevgi kefeni bu sırtıma atıp ta yıllardır aşındığım. Ne varlığın çoğaltıyor ne yokluğun azaltıyor. Anlıyorum yavaş yavaş kelimelerle örülen düşler kalbimin rüyalarının karşılığı değil. Bir gün varlığınla yokluğunun belli belirsiz olduğu bu sevda tamamen sessizlik giyinecek. Bil ki uzaklığından azalmıyorum ama yeni filizler verip çoğalamıyorum da. Belki de büyüyebileceği geniş toprakları yok kalbime ektiğim çınarın. Nefes bile alamadığım niçe günler geceler aşıyorum sense bahara uyanmış bir papatya edasıyla hayata gülümsüyorsun. Aşk arsız arsız yanlızlığımı besliyor, mevsimler değişse de benim için yağan hep hüzün oluyor. İçimdeki çocuk küçük ellerinin şefkatinden mahrum. Neden bir yabancısın ve neden gözlerindeki ışıltılar bir yangının harından sıçrayan kıvılcım değil. Bu sevda masalını ben yazıyorum sen sadece oynuyorsun. Çok inandığın iyi bir işe baş koymuş hayatına iyi diye imza atabileceğin bir fırsat gözüyle ve tabi sevgime duyduğun güven hissiyle. Bu yüzden ben yazıyorum ya, yaşadığımı yazıp yazdığımı yaşıyorum. Oysa senin yazacağın o masala ben sığmıyorum. Bu yüzden adı belki de aşk ben de soluk bulanın ve o yüzden sonu hüsran can alıcı tüm diyalogların. İçime girmiş olabilirsin içimde yaşıyor olabilirsin ama bil ki kalbimi ellerinle tutabilecek kadar yalnızlığımı yarmış ve onu aşmış değilsin. Bir duygu bu seni bende yaşatan sadece bir duygu. Görülmedik yaşanmadık sevgiliye duyulan bir özlem bu. Kimi zaman aşkın hüzne kimi zamanda hüznün aşka yağdığı bir döngü bu.
Öyle kocaman ve öylesine doyumsuz tadı olan. Sen gerçek olup ta dokunamıyorsun uzaklığından. Bir gün uyanırsan benim duygularımdan örülmüş bir sabahla o zaman anlarsın yalnızlığın koynundaki aşkın nasıl içini yakıp canı acıttığını. Tek başına yaşayan bir ağaçın sessizliği sonsuzlukla paylaşmasının hazin hikayesini yazarsın o sabah uyandıktan sonra dallarında oynayan çocukların yokluğuna ve onların seslerine duyduğu özlemi anlarsın. Neden gövdesinde hiç çizik olmadığını sorarsın, ağaçlar tüm dünyayı duyabilir ama onu sadece onun gövdesi altında oturanlar hissedebilir.
Kayıt Tarihi : 22.2.2007 03:00:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Su Eda Gümüş](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/02/22/huzun-yagmurlari-6.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)