/İçinden de seslenebilirsin hayata
onun kocaman kulakları var/
ürkekçe açılacak kapıların yorulma sesi
bu keşmekeş yaşam oluklarında
numaralı bir hüzne uğrayacak postacı
tozlu yollardan pozlu adımlar kopararak
oysa sen, pencerelere yapışmış göz perdelerinde
makyajı akmış bir şehir göreceksin iniltili
saçları uzamış ağaçların fönünü çekecek rüzgâr
önünü görmeyen sabıkasıyla aldırışsız
panjurların yarasından girecek güz kanatlı evlere
kuş çığlıkları arasında taşınırken bulutlar
göğü gürültülü olacak ruhundaki migrenin
oysa sen asil renklerin gezgin emekçisi
bir gölge ile sevişeceksin siyah ve soğuk
sonatında vardiyaların
annelerin sınanmaz sütüyle yıkanırken
göğüslerindeki kadife uçsuzluk
bucaksız belalara yelken açtıkça bu şehir
bir ayyaş dudağı mühürleyecek ağzındaki şarabı
damgalı fahişeler yatıyorken köprülerin ayak kokusunda
ve tırnağı boyalı parmaklarla dokunuldukça yaşam sıkıntısına
çok daha fiyakalı olacak hayat
oysa ben, ağzıma düşen Girit ve mandalin tortusuyla
dudaklarındaki sıcağa taşınacağım
genzimi yakarken dilindeki anason çiçeği
en güzel sarhoşlukta kokacak hüzün
yaşayacak ve yaşanacaksak olağan bir sebeple
dümenine yapışacağız yaşamanın
erguvan renkli güvertesine yosunlu
gözlerimizdeki siftahın feriyle
güneş konduracağız alelacele
uyan! en kıvrak dansını sunacağız bakışmanın
belki reklamını yapacak en usta kuşlar
geceden uyanan yepyeni göğün
Tanrının nefesiyle kokarken sabah
bir yağmur tarlası olacak belki de gözbebeklerin
göğü selamlama istasyonunda
ıslıkla karışacak bazen gamlı trenlerin voltası
aldırma! Hüznü taşımak da maharet ister
sessizliğe akan su gibi çoğalırken derinden
katarların omzunda ezilen sancı
kaç istifli duyguyla harmanlanacak
sallanan ellerde irkiliş
korkma sakın çatılarda dolaşacak bu gölgeler
bulutların nöbet değişimi çok olacak kentte
zamanı gezmeye götürse de hep aynı rüzgâr
saatin ne önemi var, o zehirli akrebin
her gün geçtiği yerde olacağız nasıl olsa
bazen köprüsünde delişmen bir ırmağın
bazen suyun keskin törpüsünde elimi tut
bak hayat akacak dibimizden hızla
yırtık bir gramofon sesiyle üflenip de boşluğa
haberi olmaksızın müsaadelerin
kayıp giden arzında işitirken ruh kokusunu
tamburların ve bendirlerin
soracağız Nihavent anneler’ in emzirdiği
utangaç bir kız mıydı diye musiki?
ürkekçe açılacak sonra kapıların darılma sesi
menekşe kokulu rüya yataklarında
bir kilit asılacak gülizbe özlemlerine
hayata doğru üfleyeceksin bildiğin bütün duaları
alacakaranlığın oyununda koz gibi duracak geçmiş
ve bir hasret patlamasına çullanacak
eski zaman fotoğrafları
koma vakti olacak belki benim aşka inanç yitimim
senin için baş ağrılı bir hezeyan biçimi mesela
‘aşk düşmesi’ demelisin sen buna
ben ‘hafıza kaybı’ diyeceğim
2011 Raşit Kara Şiir Yarışması Mansiyon Ödülü
Nevzat KonşerKayıt Tarihi : 4.9.2011 00:01:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!