Adam gibi adamları anlatmak zordur; tanımak lazım...
kalemi iyi, cümleleri sağlam; yüreği hepsinden harbi...
çokları ve yokları; hep çocukları...
dünyada gözü yok, derdi kendinden menkul...
hiç bulamadığını arar; her yerde...
bazen, bir ana'a takılır gözleri;
bazen, yarım bardak çayda fırtılar estirir...
üzülünce, somurtur dudak büker; hüzünlenince,
çocuk gibi gözleri buğulanır...
sinirlenince, sessizce küfürleri havaya savurur...
adam gibi adam işte, kendi nevi şahsına münhasıran...
****
Uzaklardan, yüreğe yakın cümlelerle sordum,'nasılsın...? '
'nasıl olayım, yine aynı uğraşıyorum;
birinci sayfa için spotları çıkarıyorum'dedi, mahzun bir çocuk edasıyla...
ekledim,'Canın, niye böyle sıkkın...? 'yanıtı geç kalmadı,'hep, öyle değil miydim...? '
ben sustum o, devam etti;
'yaş ilerledikçe, sevdalarda dertlerde birlikte büyüyor' dedi...
'Sen, büyümeyen nâif yürekli kocaman bir çocuksun' deyince...
Cevabı gecikmedi; 'ben, zaten bir gülüşle bazen de,tek kelimeyle mutlu olan biri değilmiydim ki...? '
Sözleri yüreğime değdi; sustum...
O, konuştu; 'aslında,hayat değişmiyor; tıpkı yüreğimizi değiştiremediğimiz gibi...
O, yüzden mutlulukları küçük sevgilerde bulmak ve
onu büyütmek en güzeli değil midir? '...
'ama, hayat fırsat vermiyor... güçlü olmayan hiç bir şeye,
yaşama fırsatı vermediği gibi' diyecek oldum...
Yanıtı geç kalmadı; 'olsun, nefes aldığım her anı;
kavgalarımla ve sevgimle yaşamak istiyorum...
kavgamdan da mutlu oluyorum; sevgimden de, acı versede...
Bu nedenler, benim iç halim yani; gerçeğim, hayatımın özü bu...',
ekledi; 'sende, böyle düşün'...
Çocuk yürekli, mahzun adam, gözümde daha da büyüdü...
Cümleleri kulaklarımda çınlıyor hala; 'ben, realite falan tanımıyorum artık...
sevdiğim birini, 5 dakika görmek için 4 saatlik yolculuk yapabiliyorum...
' özlemlerine inat...
****
yollardan geçtim,mimoza kokan...
Yıllardan geçtim,hüzün kokan...
anılar, an'lar biriktirdim; yürek yakan...
sevdalara, engellenen aşklara dair; binlerce,dinlence öğrendim dilim lâl...
mahçup bir çocuksun yüreğimde; hep öyle kal...
Bulaşmasın hüzün; güzel yüzüne...
üzüntüler biriktirme; yüreğinde, sevgin üstüne...
sen bilmesin, sana dair bildiklerimi...
sen bilmesin,yüreğin incinmesin diye kaç kez; dua ettiğimi...
Hüzün havadan bulaşıyor; bulaşınca da meret, adama yapışıp kalıyor...
Sende, hep sana uzak, bana bildik acılar vardı...
Yaranı sarmanı bilsen ne çok istedim; yüzünde tebessümler yeşersin diye...
Söylediklerimin arasında; ne çok söyleyemediğim var, sana dair...
Dedim ya sen başkaydın; sıradan görüntünün altında hep mağrurdun...
yüreğin gibi, sözün gibi, benim gibi...
dokunsalar dökülecek, haykırsan;
köpürecek denizler gibiydin; uçsuz bucaksız ve dalgalı...
aşkların; nedense, hep tutmakla, uçmak arasında idi...
Bugün kalbindeyse aşkın, yarın yüzünde hüzün oluyordu...
sen üzülünce bu kentte; mevsim hep sohbahar olurdu...
sen bilmezdin; bütün güller solar, hava hüzün kokardı...
****
Haksızlıklara ŞAHİN gibi atlar; elinden gelse paralardın...
Çocukları ayrı bir severdin; hepsi gönlünün kır çiçekleriydi...
Ama senin gönlünün çiçekleri; babaları gibi MERT, hayatta ETKİN olabilme becerisine sahip;
aynı zamanda gönlünde daima SILA hasreti taşıyan sen gibiler...
ILGIN kadar nâif ve DENİZ gibi masmavi umuttular;
sana ve yaşama bütün varlıklarıyla tutundular...
Biliyormusun, sen de çocuktun hep; en kocaman halinle bile....
haksızlığa kızıp bağıran,hiddetlenip tartışan...
Hırsını alamayıp küsen... Bazen de, darılan...
Hele üzülünce, büsbütün çocuklaşan...
dudak kıvrımında hüznün,misafir olurdu; bazen saatlerce sana...
sen ona; o, sana söylenirdi...
sonra barışırdınız; bir kahve içiminde yada; bir çay bardağının deminde...
hüznün, sigaranın dumanına takılıp uzaklaşırdı ya; yeniden sen olurdun...
Kayıt Tarihi : 5.11.2009 16:15:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!