Bir mavi ateş, bir ince sızı.
Aklımdan fışkıran, katre katre nisyan.
Senin nigâhın mıdır, beni benden alan?
Söyle ey Yâr söyle, kaç kadeh senden bana kalan?
Bir tek kadehlerde bekleyen sarhoşluklar anlıyor bizi.
Sarhoşluk dediysek, üzüm sarhoşluğu değil.
Gönül sözüyle damıtılmış, aklanmış, paklanmış sarhoşluklar diyorum sana.
Allah'ın adıyla başlayıp, Yâr adıyla bitirdiğimiz sarhoşluklar.
Sarhoşluklar diyorum yâr, sarhoşluklar..
Bitmeyen bu sarhoşluklar...
Derûnun dile gelir sen susacak olsan.
Gönül nehri hüzün akar sen üzülecek olsan.
Yanar bunca âşıkların tütmez dumanı.
Tütse de cânı, bilirsin sen aşığın kârını.
Sûretinden dökülen incilerin aydınlık sedâsında,
Aşikâr olan bir mavi ışık kamaştırır gözlerimi.
Bilirim, aşkın mavisinedir denizin bakışı
ve hüzün bulutları.
Hüzün bulutlar diyorum yâr!
Ahımın, dalga dalga dağılan dumanıdır hüzün bulutları.
Gönlünde efkâr dokuyan nice nameler var,
Namelerden damıttığın nice hüzünler var,
Nigâhında derin manidâr ne yaralar var
Demine dem katan nice mey keşlerin var.
Söyle ey yâr, Hangisinedir nazarın, kimdedir meyilgâhın.
Sanmasınlar beni göl civarı bir hanede,
Bulmuşum gökyüzünde bir hâne
Ben diyeyim gâmhâne, siz deyin demhâne...
Kayıt Tarihi : 1.5.2013 00:24:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
01.04.2013
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!