Günler akıp geçiyor, zaman, bir saatin yelkovanında bölük pörçük …
Hayat yine sessiz, yok eski telaş, günler aynı değil ve mevsimler…
Cemre düşmüyor eskisi gibi her bahar, giyinip kuşanmıyor dallar, soğuyan yüreklere çare olmuyor bu kavruk yazlar, hala solgun, yaprakların vedasına alışamayan sonbahar
Ve
Mahşere kalmış gönül katında kavuşmalar…
Yalnızlık, bir kemanın tellerinde nağme, çığlık atıyor her notada…
Her çıkmazda yeniden sorgulanıyor, avucumuzda tutamadığımız, içine sığınıp yaşayamadığımız, mevsimler akıp giderken ardından bakakaldığımız hayatımız…
Sızlayan yanlarımız öylece dururken her gün biraz daha uzaklaşmaya çalışıyoruz içimizdeki benlikten...
Oysa,
Nafile bu kendinden kaçış,
Nafile sesimizi duymayacak uzaklara haykırışımız,
Nafile gönle düşen koru yarsız söndürme telaşımız
Ve
Her nefeste içimize dolan o yalnızlığı sindirme çabamız…
Payımıza düşeni yaşıyoruz, payımıza düşmeyeni yüreğimizde yaşatıyoruz.
Yürek katre katre çoğalıyor sevgiliye,
Güneş, buruk bir edayla veda edip boyarken evreni hüzne …
Ardından, ay doğuyor solgun suretiyle
Ve
Gözyaşlarını döküyor karanlık sulara yakamoz yakamoz…
Biliyor…
O, Güneşe hükümlü, Güneş O’na hasret, kavuşmaları imkansız…
Bir bilinmezliğe ertelenmiş vuslat…
Aşk, yine puslu patikalarda
Yürek yine imkansıza hasret
Gece suskun…
Gece siyah…
Yıldızlar evrene küs, uzakta bir yerlerde varlar, ama eskisi gibi ışıldamıyorlar…
Umudun gözlerinde yeşil hareler yok,
Zaman, her gün, silinmez izler bırakıyor ömrün günlüğüne isimsiz imzasıyla
Ve
Günlükler yalnızlık döküyor sayfa sayfa, eşlik edercesine son bahara…
Gülşen ÖNCEL BOSTANCI
04/12/13
Kayıt Tarihi : 28.12.2013 15:42:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (2)