Hüzün Şiiri - Yüksel Önaçan

Yüksel Önaçan
146

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Hüzün

Millet olarak çok şaşırtıcı özelliklerimiz var. Mezarlık olarak tahsis edilen arazilerin, ilk mezarı açılmadan bile, köyde olsun, kentte olsun, ihatası hemencecik yapılıverir. Ama okullar yıllar boyu bahçe duvarı çekilmeden durur. Çocuklara gelebilecek zararın kalkanı öğretmenlerdir.

Cesetlere, hem de gömmekle güvence altına aldığımız cesetlere gelebilecek zarar, çocuklarımıza gelebilecek zararlardan daha fazladır.(?)

Yok, mesele zarar gelme meselesi değil, saygı-sevgi meselesi ise, canlılara niçin öncelik tanımayız?
*

Bir arkadaşım:
“-Yahu, kimsesiz, yaşlı bir komşu kadın vardı. Bulaşık yıkarken ölüvermiş. Öyle acıdık ki...” dedi ve ilave etti:

“-Ne yer, ne içer, nasıl ısınırdı anlayamazdık...”

Ve bütün mahalle: “Bir yaşlı, kimsesiz kadın ölmüş, “haberini duyar duymaz, tanıyan tanımayan, cenazesini kaldırmak için bir araya gelmişler ve kaldırmışlar.

Neden diriyken sahip çıkılmamışta, ölünce sahip çıkılmış? ...
*

Bacağı dörtleyince baba ocağını terkeder gideriz. (Zaten evlenmezden önce eşimiz tarafından bu şart koşulmuştur.) Eşimizle anlaşma sağlayabilmişsek, bayramdan bayrama, ele-güne ayıp olmasın düşüncesiyle şöyle bir yoklarız... Nasıl bir bahane uydurup kalkabilmek için eşimizle sık sık gözgöze geliriz. Ya anamız, ya da babamız sıkıntımızı anlar ve hafif iğneli bir espriyle yol verir. Yüzümüz kızarmadan, sevinçle soluğu kapıda alırız...

Birinden biri hastalanırsa, topu, bir mazeret uydurarak, kardeşlerimiz varsa kardeşlerimize, yoksa hasta olmayan diğerine atarız...

Zavallı ihtiyarlar, birbirinin çürük kollarına dayanarak, gençlerimizin bile tahammül edemediği, o tedavi sergüzeştine ser-geşte olacaklarını bile bile dalarlar...

Ölürlerseee...
Kendimiz ölüm yatağında olsak bile, uçakla koşarız.

Hepimizden, taa derinden gelen ahlar-vahlar çıkar ki, 21.30 Kurtalan treninin sirenini bile bastırırız...

Moruklar artık öbür dünyaya göç etmişlerdir ya; sorumluluğumuz kalmamıştır; rahatlamıştırız. Onlardan kıskandığımız bir dilim ekmeğin sayısını arttırıp, yağla-balla, taze kuzu etiyle birlikte eşe-dosta günlerce ziyafet çekeriz. Esirgediğimiz kömür parasının yanına bir hayli daha kadar, din adamlarımıza yemin parası, ıskat parası, hatim parası olarak kürürüz... Meseleyi bir an önce miras meselesine getirebilmek için, arkası arkasına mevlütler okutturuz. (Bu arada: “Vay ilmini para ile satanlara,” ayetini, yarası olup gocunanlara hatırlatırım...)

Ya o moruklar, dişinden tırnağından arttırıp, yüklüce bir miras bırakmışsa...

Sağlıklarında akan çatıları umurumuzda bile değilken, şimdi milyonlarca lira verip, mermerden mezar yaptırırız...

Ah! Ölülerimize sahip çıktığımız kadar dirilerimize de sahip çıkabilsek...

O zaman güneş daha parlak doğacak; güller daha kırmızı açacak; tencerelerden tabaklara alınan yemekler daha bir lezzetli olacaktır.

Yüksel Önaçan
Kayıt Tarihi : 6.9.2011 16:56:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Fatma Güneş Ergen
    Fatma Güneş Ergen

    sadece komşuya değil. ana babaya da aynı muameleyi yapıyor şimdiki nesil. sağlığında arayıp sormadıkları atalarının cenazesine koşarak gidiyorlar.kaleminize sağlık.

    Cevap Yaz
  • Zeynep Nilgün Gökçeöz
    Zeynep Nilgün Gökçeöz

    Yaşarken yapamadıklarımızı öldükten sonra yapmaya kalkanlara kızıyorum. Bunu samimiyetsizlik olarak görüyorum.

    Bir insan için dua ederken önce '' yarabbim vicdan ver'' diyorum. İşte bu gerçekten çok önemli..Vicdanlı insan, kuldan utanan insan her zaman değerlidir.Her zaman mutlaka en adil olanı yapmaya çalışır..

    Bu güzel paylaşımınızı çok değerli buluyorum.

    Okuduğum için mutluyum.

    Yüreğinize güç diyorum ve kaleminize.

    Cevap Yaz
  • İnci Naz
    İnci Naz

    Neyi kaybedersek o kıymetlenir bilirsiniz. ağaç kesilince yeri belli olur insan ölünce değeri belli olur....ondandır demekki ölüye diriden daHA ÇOK DEĞER VERİŞİMİZ..... anlamlı bir yazıydı sayın ÖNAÇAN teşekkürler size.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

Yüksel Önaçan