Hüzün renginde bir çiçekti mor menekşe.Küçümen bir saksıda masumca su bekleyen bu narin ve sevimli menekşe kaç zamandır değmemişti ellerime, gözlerime, yüreğime… Yolculuk sebebiyle boş bir odanın seyre durulacak
pencere kıyısında bırakılmıştı. Mordu rengi ve hüznün en keskin, en acıklı rengine sahipti benim için. Aradan geçen onca günün ardından geriye kurumuş, yorulmuş, tükenmiş ve rengini yitirmiş bir yaprak kalıntısıyla karşılaştım. İşe yaramayan bir fazlalık oluvermişti mor menekşeye kucak açmış küçümen saksı. Hüznün rengi tanınmamış bir halde kimliğinden çoktan kopmuştu. Uzun uzun düşündüm; dokunmaya bile cesaret edemeden öylece seyre daldım. Sahi hüzün kurur muydu, yorulup tükenir miydi ya da rengini yitirir miydi? Sorular ve ortaya çıkmaya korkan cevaplar arasında bu minvale sundum sessizliğimi. Aradan geçen zamanın ardından mor menekşenin sessizliği sarmıştı düşüncelerimi. Sanırım mor menekşe susmuştu ve artık hüzün renginde değildi. Bunun adı olsa olsa ölümdü ve anladım ki hüznün ötesi ölümdü. Ne yazık ki bunun en büyük sebebi benim mor menekşeyi ihmal etmemdi. Kim bilir daha kaç mor menekşe kimlerin sebep olmasıyla hüznün ötesine geçip çaresizce ölüme ulaşacaktı.
.../
Kayıt Tarihi : 19.1.2013 10:02:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!