Esra daire kapısını anahtarıyla açtı. İçeri girer girmez, beynine kanın hücum ettiğini hissetti. Her zaman düzenli biriydi. Derli toplu olan evi,
Karmakarışıktı. Birden korktu. Kesin evde hırsız var diye düşündü. Aceleyle
Ayakkabısını giyip kapıyı açtı. Dışarı çıkıp polis çağırmayı düşünüyordu. Tam dışarı çıkmak üzereyken, kolunu birinin tuttuğunu hissetti. Korkup bağırmasıyla, kolunu tutan elin, kuvvetle onu içeri çekmesi bir oldu.
Yüzü bembeyaz olmuştu Esra’nın. Hırsız diye düşündüğü adamı görünce,
Oracığa yığıldı.
Gözlerini açtığında salonun koltuğunda yatıyordu. Yan koltukta ise üç sene önce motoruyla denizde kaybolan eşi duruyordu. Onu öldü diye düşünmüş hayatından silmişti. Üç ay öncesi de eşinin hiçbir yerde bulunmaması nedeniyle resmen boşanmıştı. On senelik evliliğinde bir gün bile yüzü gülmemişti.
Yapmadığı eziyet kalmamıştı Esra’ya. Hakan’ı öldü diye kabul etmiş bir damlacık bile üzülmemişti. Sinirinden konuşamıyordu. Kendini toplayıp yattığı koltuktan kalkıp oturdu.
-Seni denizde öldü dediler. Üç senedir neredesin?
İçinden de nerden çıktı bu şimdi, diye düşünüyordu. Nefret etmişti kocasından. Çocuğa hasretken, çocuk bile istememişti Hakan. Ayrılmayı çok istediği halde bir türlü ayrılamamıştı. Hakan’ın tehditlerinden kaç kere mahkemelerden dönmüş boşanamamıştı. Eli ayağı titriyordu Esra’nın.
-Peki bu evin hali ne? Neden dağıttın evi?
-Paraya ihtiyacım var. Sen de yoktun ne yapayım. Bir de toplayacak mıydım.
İşin ne topla. Zaten üç senedir neler yaptın kimbilir.
-Bu da ne demek şimdi. Ne yapacakmışım?
-Sen anlarsın demek istediğimi.
-Ben öyle karektersiz biri miyim?
-Hadi paraya ihtiyacım var ver de gideyim.
-Sen ne diyorsun. Ben maaşımla zor geçiniyorum nerden bulacağım parayı.
-Kızım sen kirli çıkısındır on milyar ver gideceğim. Bir daha yüzümü görmeyeceksin.
Bu söze sevinmişti Esra, Hakan’ı bir daha görmemek…
-Ne yapacaksın parayı, nereye gideceksin?
-Sana ne be kızım. Görmeyeceksin dedim ya.
Peki bir daha evime gelme. Yarın bankanın önüne gel vereyim. Ama bir daha umma. İki kuruş biriktirdim sana yedirecek değilim.
-Tamam tamam ben gidiyorum. Yüzünü görmeye meraklı değilim zaten.
Kapıyı hızla çarpıp gitmişti Hakan. Bu evden taşınmadığına bin kere pişman olmuştu. Yarın sabah erken kalkacak, bir ev bulup taşınacaktı. Hakan parayı alsa bile, bir müddet sonra yine gelirdi. Acımasız bir cani diye düşünüyordu Esra.
Üç ay öncesi personel müdüründen evlilik teklifi almıştı. Beş senedir tanıyordu. Hiç evlenmemiş, kırk yaşında, saçları kırlaşmış bir beydi. Yakışıklı da sayılabilirdi. Ama güzellik önemli miydi. Hakan yakışıklıydı
ama hayatını altüst etmişti. On sene boyunca kan kusturmuştu ona. Kendisi de otuzbeş yaşına gelmişti. Tek özlemi çocuktu ve evlat hasretiyle yüreği tutuşuyordu. Hakan bir gün gelir diye kimseye evet dememişti. İşte güze bir fırsat çıkmış, müdürü Serkan bey kendisine evlilik teklifinde bulunmuştu. Sevip sevmediğini bilmiyordu. Ama Serkan’ı gördüğünde, yüreğinin yerinden çıkacak gibi olduğunu hissediyordu. Belki de aşk için bir başlangıçtı bu. Bir kere yemeğe çıkmışlardı. Son derece kibar davranmıştı Esra’ya.
Hemen üstünü değiştirip günlük kıyafetlerinden birini giydi. Hakan evi altüst etmişti. Dağıtmadığı bir yer kalmamıştı. Hem söyleniyor hem de evi toplamak için uğraşıyordu. Evde yiyecek bir şey de yoktu. En iyisi telefonla bir şeyler getiririm diye düşündü. O sıra telefon çaldı. Arayan Serkan’dı.
-Merhaba Esra nasılsın?
-Teşekkürler Serkan iyiyim.
Hemen olanları Serkan’a anlattı. Serkan’ın konuşmalarında ki sakin tavrı değişmişti. Belki de Hakan’a küfretmemek için kendini zor tutuyordu. Kibarlığı ve yetişme tarzı buna engel oluyordu herhalde.
-Haydi giyin yemeğe çıkalım konuşuruz biraz. Senin de moralin düzelir. Yirmi dakikaya kadar seni evden alırım.
-Peki hazırlanayım ben.
Neyse ki ev eski halini almıştı. Derlenip toparlanmıştı. Hemen banyoya girip duş almalıyım diye düşündü. Aceleyle banyoya koşar adımlarla ilerlerken düşüyordu neredeyse. Ahh şu aceleciğim yok mu diye düşündü.
Sinirleri bozulmuştu. Gözlerinden akan yaşlarla duşun altına girdi.
-İyi ki Serkan var. Ne yapardım tek başına.
Evlenince Hakan’ın işi dolayısıyla İstanbul’a kocasının yanına gelmişti.
Ailesi Manisa’daydı. Onlara özlemi hiç bitmiyordu. Senede bir kere ya gidebiliyor ya da gidemiyordu. Sular bedeninden akıp giderken, annesinin, babasının özlemini yüreğinde hissetti. Hıçkırıklarla ağlamaya başladı. İyi bir işi olmasaydı çok dan dönerdi onların yanına. Ama ayrılamamıştı onca seneden sonra işinden.
Kapı çaldığında giyinmiş ve makyajı yeni bitmişti. Otomatiğe bastı. Serkan’ın sesi aşağıdan kuvvetli bir şekilde evin içine yayılıyordu.
-Esra hazır mısın? Yukarı çıkayım mı? Yoksa aşağıya inecek misin?
-Tamam Serkan iniyorum.
Son kez kendine boy aynasında baktı. Harika görünüyordu. Birazcık olsun sinirleri yatışmıştı. Ayakkabılarını giyip dairesinin kapısını itinayla kilitledi. Serkan apartmanın önünde bekliyordu.
-Neden araba da beklemedin?
-Olsun hava güzel, sonra seni beklemek daha da güzel.
Bir öpücük kondurdu Esra’nın yanağına…
-Harika kokuyorsun canım. Keşke dudaklarım yanağında, hep esir kalsa.
Bu sözü çok güldürdü Esra’yı. Bir kahkaha attı.
-Nerden bulursun böyle sözleri, sen şair olmalıymışsın.
-Aaa bilmiyor musun bir sürü şiirim var benim.
-Öyle mi! Bir gün bana okursun umarım.
-Okurum canım.
Arabanın kapısını açıp Esra’yı bindirdikten sonra kendi de bindi. Araba hareket ettiğinde,
-Bak seni nereye götüreceğim harika br yer keşfettim.
-Teşekkürler Serkan, harikasın gerçekten.
Gittikleri yer, çamların arasında yapay bir havuz, içinde ördeklerin yüzdüğü bir yerdi. Etrafta tavşanlar, tavuklar, horozların dolaştığı, bir çiftlikti sanki. Arasıra da yeşilliklerin arasından kaplumbağların çıktığını görüyorlardı. Bütün kötü düşünceleri yok olmuştu Esra’nın.
-Harika bir yer burası Serkan. Çok teşekkürler.
-Onları seyretmekten yüzüme bile bakmıyorsun zaten.
-Özür dilerim haklısın vallahi.
Benbeyaz örtüler masayı örtmüş, her masada renk renk mis gibi kokan güller.
Bahçe harika dizayn edilmiş, ufak yapay bir göl ve çağlayana benzeyen coşkuyla akan su. Bir de yasemen çiçeklerinin sardığı güzel bir kamelya.
Beyazlar içinde garsonun yanlarına geldiğini gördü Esra.
-Bak garson da geliyor. Ne yesek acaba?
-Bak canım buranın balığı taze ve güzel. Ne dersin?
-Tamam canım.
Gelen garsona siparişleri verdi Serkan. Haydi anlat bakalım neler oldu.
Baştan sona yaşadıklarını, yüzüne vuran korku ifadesiyle, tek tek anlattı Esra. Serkan’ın yüzü de gerilmişti. Sinirine hakim olan bir ifadesi vardı.
-Yarın ben de bankaya geleceğim seninle. Yalnız bırakmam seni oralarda.
-Olmaz senin varlığından haberi olmasın lütfen.
-Olsa ne olur?
-Onda her türlü pislik var Serkan, gelmeni istemiyorum.
-Olmaz seni bırakmam. Peki ben de orada olacağım ama, sizi uzaktan izleyeceğim.
-Bak bu olabilir.
Garson büyük tepsi içersinde siparişleri getirmişti.
-İyi ki beni buraya getirdin Serkan içim açıldı inan.
-Beğendiğine sevindim canım.
Gözleri bahçede dolaşan, insanları yadırgamayan hayvanlardaydı. Bir yandan yemeklerini yerken, bir yandan da Serkan, ileri ki yaşamlarından, projelerinden bahsediyordu. Esra’nın aklı ise, yarın Hakan’ı tekrar göreceğinden, içine ki huzursuzluğu gizlemeye çalışıyordu Serkan’dan. Üstelik onca sene biriktirdiği paralarının bir kısmı gidecekti. Vermese ne yapar, ne eder beni bulur rahatsız eder diye düşünüyordu.
Yemekleri bitmişti. Garsonu çağırıp hesabı ödedi Serkan.
-Kalkalım mı.
-Tamam canım harika bir yemekti teşekkürler.
-Rica ederim o zevk bana ait. Dolaştırayım mı seni, ne dersin?
-Yok Serkan eve bırak beni. Yarının bir an önce geçmesini istiyorum. Hemen yatacağım.
-İstersen ben de kalayım sen de.
-Teşekkürler çok düşüncelisin. Yalnız kalayım.
-Peki canım, kısa zaman da evlenelim zaten. Bu böyle olmuyor, aklım hep sen de.
Yanaklarına kondurulan öpücüklerle arabadan inmişti Esra. Düşünceler arasında apartmanın kapısından içeri girdi. Daire kapısını açarken, huzursuzluğu daha da artmıştı. Evet Serkan haklıydı. Artık yalnız yapamayacağım bir an önce evlenmeliyim diye düşünüyordu. İçeri girdiğinde her taraf düzenliydi. Bıraktığı gibi duruyordu. Üstünü değiştirip yatağına uzandı. Kısa bir süre sonra derin bir uykuya dalmıştı.
Sabah olmuştu. Gözlerini açar açmaz, günün önemini hatırladı.
-Nerden çıktı bu Hakan. Kendimi alıştırmıştım öldüğüne… Kalkıp giyineyim.
Canım da bir şey yemek istemiyor. Sonra Serkan’la bir yerde bir şeyler yeriz. Banka yakındı evine, hızlı adımlarla beş dakikada orada oldu. Hakan içerde miydi acaba diye düşünürken, arkasından birinin koluna dokunduğunu hissetti.
Kafasını döndürdüğünde Hakan’ı gördü.
-Merhaba tatlım, vaktinde geldin aferim sana. Hadi içeri girelim de şu paraları çekip ver bana.
-Tamam çekeceğim.
İçeri girdiğinde gözlerine inanamadı. Serkan koltukta onları bekliyordu. Birlikte memurun yanına gittiler. Esra çekeceği parayı söyleyip, banka cüzdanını uzattı. Biraz sonra para Esra’nın elindeydi. Hakan kaparcasına Esra’nın elinden parayı alıp naylon torbaya koydu.
-Haydi bana eyvallah. Bundan sonra beni ilgilendirmiyorsun. Ne yaparsan yap.
Esra’nın içinden tek bir kelime söylemek gelmedi. Yalnızca cehenneme git diyordu yüreğinden. Serkan yanına gelmişti.
-Canım moralinin düzelmesi gerek, biz de çıkalım bir yerde oturalım. Sonra çalıştığımız yere gideriz.
-Teşekkürler Serkan.
Bankadan çıktıklarında elli metre ötede bir kalabalığın birikmiş olduğunu gördüler.
-Merak ettim bir bakalım mı Serkan.
Birlikte kalabalığa doğru ilerlediler. Hakan yerde kanlar içinde yatıyordu.
Adamın biri de ambülansa telefon ediyordu. Koşarak Hakan’ın yanına gidip bağırmaya başladı.
-Hakan neden dikkat etmedin?
Baygın yatan Hakan, yavaşça gözlerini araladı.
-Affet beni Esra. Bak paralar yerde al onları. Benim hakkım değilmiş. Seni çok üzdüm biliyorum. Affettiğini bir kere söyle. Aslında ben üç sene önce ölmüştüm senin için.
-Affettim tamam bir şey olmayacak sana.
-Yok her şey aslında, üç sene önce bitmiş olmalıydı. Der demez başı yana düştü Hakan’ın.
Ambülans gelmişti doktor muayene ettikten sonra, Hakan’ın öldüğünü söyledi.
Ambülansın arkasından gözü yaşlarla kalmıştı Esra. Serkan kollarıyla sıkıca tutmasa, belki de yere yığılacaktı. Üç sene önce yaşadığını, gözleriyle görerek yaşamıştı. Artık Hakan’ın, yaşantısına engel olamayacağını biliyordu. Hüznün arkasından doğan mutluluk, güneş gibi parlayacaktı onlar için.
Kayıt Tarihi : 29.9.2008 13:02:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

HAYAT BU NELER OLMAZ Kİ
ELİNE EMEĞİNE SAĞLIK.. MENEKŞE HANIM.. PAYLAŞIM İÇİN TEŞEKKÜRLER...
TÜM YORUMLAR (2)