Ey bir güneş misali parlayan,
Yüzü nur, gülüşü huzur dolu baharım!
Tatlı dillerinden bal damlayan,
Beni kanatlarında okşayan meleğim!
Güllere kokundan bahsetsem,
Elbet kıskanırlar seni.
Sen acıların serpildiği gece,
Sen ey kanlı gece!
Hiç olmadığın kadar karanlıksın bugün,
Hiç olmadığın kadar soğuk
Ve bitmek bilmezcesine uzun.
Meğer ben geceyi sessizlik sanırdım,
Zahmetlidir Hak yolu,
Baştan ayağa cefa dolu,
Dikenlidir sağı solu,
Sabırla kalam ben.
Aşkın kadehi dolunca,
Hasretin bir ok gibi saplandı yüreğime,
Acıyla kıvranıyorum ah, senden habersiz,
Mevsimlerden sonbahar, eylülün kapısında,
Uyanıyorum sabahlara, bak yine sensiz,
Şu hayat çekilmez oldu, ben kalınca sensiz.
Neredesin diye haykırasım geliyor,
Tek bir söz edemiyorum,
Dilim tutulmuş, suskunum.
Kan ağlayan yollarda arıyorum seni,
Acıyla yıkanmışım,
Yaralı ve yorgunum.
Onca güzelliğe sahipken bu şehir,
Beni çıkmaz sokaklara atıp da gitme.
Sanki hiç uğramamışsın gibi,
Ardında bir iz bile bırakmadan gitme.
Hangi kem söz ile düştün yollara?
Ey aşkın güneşi!
Ne hoştur karşıma çıkışın,
Asude gözlerle bakışın,
Beni benden alışın,
Ne hoştur ey Şems!
Bu gece bir başka üşüyorum anne,
Bir başka titriyor bedenim,
Havada şehadetin kokusu var,
Bense içime içime çekiyorum.
Sarmış dört yanımı da hain köpekler,
Öyle ya,
Nefes alıp vermek değildir yaşamak,
Kalbin güm güm atıyor olsa bile,
Yaşadığından şüphe ediyorsun bazen,
Sanki yılların yorgunluğu sinmiş üzerine,
Bir kanepeye bağlanmış da bedenin,
Yokluğunda hasret orucu tutuyorum ey sevgili!
Vuslata aç bir yürek taşıyorum içimde,
Bilmiyorum bu kaçıncı ezan, iftarını açamadığım,
Bilmiyorum bu kaçıncı gün ey sevgili!
Çıksan karşıma şimdi bir tevafuk ile,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!