Geldik gidiyoruz
Tozlu raflara sığınmış anılarda
Sanki hiç yaşamadık
Kum saatine hapsolmuş hayat
Geçmiş dün gibi şimdiden
Yarın ise beklenmedik misafir
Bir tren geçer, dağlar aşar
Hasretlidir yollar uzar
Çocuklar ellerini sallar
Gözleri de var, gözleri
Gözleri içimi yakar
Oya yapıp mendiline yazsan da
Bukle, bukle saçlarına sarsan da
Kader deyip, toprağına katsan da
Kurumuş dallarım yeşertemezsin
Tatlı dillerinde yaslandım sana
Koca bir çınarın gölgesinde
konuştuk, koklaştık
Bakıştık, sarmalaştık
Büyüktük, büyülendik
İkimizde özgürdük
lâkin,
Aylardan Mayıs
Açıyor rengârenk karanfiller
Lâle, nergis,sümbüller
Yemişlerini vermek için
Açıyor çiçekler ağaçta
Bülbüller gülünü arar
Düşkün olan, yoldan sapar
Muhabbete hile katar
Sevip, sayma seni satar
Mutluluk kalsın, sana bana
Yaradan nurdan yaratmış
Sevdanın şehri İstanbul
Geçmişin ve geleceğin şehri, İstanbul
Nice şarkılar yazıldı, nice söylendi
Nice tarih oldu yaşanan hayatlar
Ama seni anlatacak daha niceleri
Umudun, sevdanın şehri İstanbul
Sen penceremden sızan ilk ışık
Kalbimde yanan bir alev
Işıltısın odamı kaplayan
Öyle ki seyrine doyamadığım
Seninle şenlenir hüzünlü günler
Sefalet içinde sızlanan candır
Onca yıldan bu yana
Ezilen, halktan, haklıdan yana
İnsandır, insanlıktır
Görür mü onları Tanrı
Yoksa,
Bir gece ansızın öleceğim
Duvardaki saat
Kovada ki balık
Kafesteki kuş gibi
Ne saatin tıkırtısı
Ne kovada suyun şıpırtısı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!