1974 karasu/ Sakarya doğumlu. Gazi Üniversitesi Türkoloji mezunu.
-Her tümce bir şiir günleri için-
işidin ey yarenler aşkın kafı vuruldu
nerdesiniz nisanda yağmura tarananlar
gök, toprağa lamaca; kış, karına buruldu
gece aralığında mecnunca arananlar
-Hanım hey,
Gan oğlu Bayındır Han aşıp karşıki dağı
Kara yerin üstüne diktirmişti otağı
Alaca gölgeliği yükselmişti göklere
İpek halıcıklarsa serilmişti bin yere
Bay Büre Bey bunları görünce ah eyledi
Gözleri doldu ilkin uğrun uğrun söyledi
Bir evlat hasretiyle yüreğini dağladı
Artık dayanamadı; hıçkırarak ağladı
Dalga dalga yayıldı Bay Büre Bey’in yası
Durum böyle olunca, güçlü Oğuz arkası
Han Kazan ben nasıl ağlamayayım
Ne bir oğul vermiş ne kardeş, Tanrı
Nasıl ciğerimi dağlamayayım
Şu lanetli bahtım için ağlarım
Beyler, tacım tahtım için ağlarım
ateşi yaktılar
her gündöndü
ateşe döndü
dans başladı
hepsi gördü
hepsi kördü
Destursuz girmişim yârin bağına
Girmek için müsaade istemem
Bir hoş sedasını duyaydık bari
Şeker dudağından, sade istemem
Üzüm salkım saçak; okka ayvası
su çürüdü de deniz unuttu sancısını.
tinini murdar etti teninin leş tortusu.
öyle çıkardı ki su yüz yılın acısını.
başı geçtik balığın kuyruktaki kokusu.
oynatmaya az kaldı toriğin gacısını.
- Gülce’ye-
gün ram olur gurubu ile yükselen gize
akşam uzak sularda yıkanmış gelir bize
berrak ve tertemiz gece artık boğazdadır
cam elde bade camda canan nazdadır
sandalla seyre çıktığımız günlerin düşü
-Ferhat Tamir Bey’e-
Edirne sen yüce mâbedlerin sınır şehiri
Asıl Selîmiye'nin başkadır gözünde yeri
Bu şâheser başa baş tâcı; rûha zevkiselim
O mâbedin koca bânîsidir ikinci Selim
Sinân soyar taşı yekpâre ufka dek götürür
yazı kumlara yazdık veda ettik eylüle
bir ekim kahvesiyle yükselirken erince
son rüzgâr, yaprağıyla oynaştı ince ince
bülbül son ezgisini söyledi öksüz güle
son sözlerle son sone; son şiir geldi dile
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!