Mekanın kayıp izi yalanla doluyor
Doğruyum diyen herkes eğri kokuyor
Topluma çıkan doğru yanmış ceset soluyor
Eğri olan yanlışa tapmış ebeden yanıyor
Ne iğrenç suretlere bürünmüş bedenler
Güneş bugün doğmadı
Bahar zulmete düştü.
Gözyaşlarım kurudu da
Başım yerlere düştü
Mahal yok gaflete
Yaşamaya yoktur hevesim
Bilmem açılır mı gönül kafesim
Kime dönsem duyulmuyor bu ses
Bugidişle olmaz yaşamak
Bu diyardan göçecek nefesim
Bilmezsin sevdamı bilmezsin ya
O bir gülüş için dizdim sarı laleler
Göz göze gelirsek ansızın eğer
Bana hışımla bakma zira çekemem ümitsiz naleler
Kaçarım zannetme ben senin bülbülünüm
Yazdım çizdim hicran dolu dizeler
Nafile
Duysun duymasın ne farkeder
Nafile
Zararı ziyan
Işık tuttum görmeyen bir amaya
Düsştüm lüzümsuzların arasında bir muammaya
Ağzı nankörlük kokar ak süt emmişin
Hacet yok mu artık görmek için uyanmaya
Dil oldum dilsize savunmak için hakkını
Suçlama devri sensin nedeni
İlim döşeğindesin yalnız batıyorsun
Vurgundur ya işte bu
Havada sallanan mendil gibi muallak
Başın urgana girmiş mahküm gibi zırvalıyorsun
Zatına medeni görünen iblislerden medet umuyorsun
Gidemedim gidemiyorum
Ayaklar viran
Tutunamadım tutunamıyorum
Her biri ayrı bir yalan
Yürüdüm yürüdüm
Yüceler incinir
İnci dertlerle zincirlenir
Meydan halvete düştü
Leşçiller ardından vezirlenir
Şair mahirdir işinde
Dizer durur hep mutsuz selalar
Şair her dizdiğine kıvanç duymaz
Zira halkındır dizdiği selalar
Ufku geniş ufuktan derindir
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!