ÇELEBİ HÜSAMETTİN (Gülce-Buluşma)
Mevlana son öğütlerini veriyordu
Hak yoluna müritlerini deriyordu
Hiç dağılmayın çitlerini örüyordu
Dilinde mana yüklü sözler ince ince
Meraklıydı herkes yerine kim geçerdi
Ona hilafet şerbetini kim içerdi
Sordular soruyu tekrarı üçe erdi
Konuşmanın bir yerinde yeri gelince
…‘Çelebi Hüsamettin’imiz halife olur
….Postumuz onun oturmasıyla huzur bulur’
…..Diye söylemiştir Mevlana, kendi gönlünce
Sultan Veled’in ziyaretine gitmişti
Yine de ona hilafet teklif etmişti
Belki de fedakârlığı borç hissetmişti
Kabul eder mi Sultan Veled, hak bilince
Etmedi zaten, çok yalvarsa da etmedi
Koltuk ve makam sevdası asla gütmedi
Bu dergâh kin ve nefret dumanı tütmedi
Hep hakkı zikretti herkes kendi dilince
…Sultan Veled;
‘Sen ki; bize Pir babamızdan armağansın
Ondan sonra uyulacak insan, tek cansın
Çünkü sen bizden daha çok arif olansın
Daha makbul tutarsın makama gelince’
….Diyerek; sözü burada bağladı…
…..Devamını ‘İbtidaname’de şöyle çağladı
……hak sevgisini aşmayan baba sevgisi
…….Akarken gözünden ve gönlünden
…….Duygular çağıl çağıl çağlayıp yükselince:
Hayır, Babam ölmedi; gerçekten diridir
Yıpranan sadece cesetlerden biridir
Ölümsüz ruhunun, Allah yanı yeridir
Yaşar onun yakınında mümin ölünce
Mümin ölmez demedi mi Peygamberimiz?
Babam varken sendin halife önderimiz
O böyle istedi, sana uymak yerimiz
Geç otur posta, gönül hoşluğu halince
…Çelebi Hüsamettin
Böylece geçip oturdu gönül postuna
Hizmet edip de kulu olduğu dostuna
Aşk ocağında, sonsuza dek aşk kastına
Dumanı tüttürdü, gör yaktığı dal ince
Genç yaşında halim selim bir ahi genci
Mevlana halkasına girmişti bir inci
Hep yolcuydu, olmadı hiçbir zaman hancı
Han fani, şu deryada bindiği sal ince
*
Adı Hüsâmeddin Hasan kendisi ahi
Konya ahi şeyhlerinden Babası dahi
Bir zaviye de otururdu hem de sahi
Konya’ya yerleşti Urmiye’den göçerek
Fütüvvet ehliydi hem önemseniyordu…
Bu yüzden Hüsamettin’e nâm biniyordu
Adına ahi Türkoğlu da deniyordu
Yaşıyordu aşkı yudum yudum içerek
Ziyarete gelenlerin onda beşiydi
Türbe yapalım isteyenler çok kişiydi
Mevlana’ya türbe yaptırmak ilk işiydi
Girişti Sultan Veled’e bunu açarak…
…Mevlana karşıydı türbeye
….Gök kubbe yeter her beye
…..Ondan daha büyüğü mü var
……Kim biliyorsa hemen söyleye
…….Babası vefat edince izin vermemişti
……..Türbe yaptırmamıştı bu yüzden Has Bahçeye…
*
…Mevlâna,
Mesnevide üçüncü cildin bir yerinde:
Mezara kubbe kurmakla türbe yaptırmak
Yol dosta giderken dost yolunu saptırmak
Hiç makbul değildir, mana sahiplerinde
…..…………….diyordu ve ilave ediyordu:
Gel bizim mezarımızı yerde arama!
Bizim mezarımız, gönlünde ariflerin
İşte bu merhem olacak, derd’e yarama
Faydası yok başka ve kubbe tariflerin
……………………………….diyordu.
….Ancak;
Türbemizi, ta uzaklardan görünecek
Dostlar bulacak şekilde yüksek yapsınlar
Onu görenler, tam bir iman bürünecek
Dostlar ki geldiklerinde, hisse kapsınlar
Tam bir aşkla riyasız bize gelenlerin
Has bahçemizde ağlayanların yarına
Bizi de bir Allah’ın dostu bilenlerin
Makbul olur, gelir dilekleri yerine…
Şeklindeki vasiyet yollu sözlerini
Ahmet Eflaki bu şekilde kaydediyor…
Emir Alamettin kayser’se gözlerini
Dikmişte halka, türbe için haydi diyor…
Destek olmuştu Emir Süleyman Pervane
Gürcü Hatun da, onun hem varlıklı eşi
Dinar toplamışlardı, yüz altmış bin tane
Destek olmak için koşuyordu her kişi
…Tanınmış Selçuklu mimarı
….Tebrizli Bedrettin usta başlamıştı işi
…..Çalışıyordu itinalı, sanki çalışkan bir arı…
…Türbe güzel olmuştu bayağı
….Sanki dört sütunlu bir fil ayağı
…..Sütunların üzerinde,
……Dilimli yükselen bir tuğla gövde
…….Yine dilimli bir kümbet onunda üzerinde
……..Gel ne olursan ol, yine de gel diyor sahibi evde
Doğu, batı ve güney yönleri kapalı
Kuzeyde açık bir eyvan, yüksek kemerli
Heybetle durur, mezar üstünde yapalı
Ahşap sanduka yıllardır dua emerli
…Mevlana’ya yapılan bu ahşap sanduka
…..Sultanu’l Ulema’nın kabri üzerindedir…
……Üzerindeki sülüs yazıları, alameti şahikadır…
…….Kardeşliğe çağıran bu yazılar yazmak için,
……..Mevlana’nın Divan ve Mesnevi eserleri
………Çelebi Hüsamettin’le Sultan Veled’in gözerindedir…
*
Alâeddin Keykubat Selçuklu sultanı
Çağlayan gönül sevgi dolu hanlar hanı
Ey Türkoğlu ecdadın yüksekti hep şanı
Sende bu Anadolu sultanını tanı
…Mevlana türbesi has bahçede
….Birinci Alâeddin Keykubat
…..Almadan hiçbir akçede
……Bahaeddin Veled’e hediyede etti sebat…
Has bahçe Konya kalesinin dışındadır
Aksaray kapısının yanı başındadır
Konya giderek büyür sevgi aşındadır
Zaman yürürken yazındadır kışındadır
…Ev¬ler yapılıyordu Has Bahçenin çevresinde,
….Çelebi Hüsamettin bir duvarla çevirerek
…..Dergahın yerini belirleme evresinde…
Türbenin yanına birkaç yapıldı oda
Türbeye bağışlar geliyordu sırada
Oluşturuldu bağlı vakıflar sonrada
Allah Allah sesleri yükseldi semada
Müezzinler, imamlar ve mesnevi hanlar
Görev aldı birbirinden değerli canlar
Şafak söküp ağarırken karanlık tanlar
Çınlar yanık sesli dokunaklı ezanlar
…Çelebi Hüsamettin;
….Her Cuma namazından sonra
…..Mevlana dostlarını topluyordu…
……Coşku ve sevgiyle ziyaret ederken,
……..Mevlana türbesinde çekirgeler zıplıyordu…
Gözler ki; gönül ağacına bakınıyor
Yüreklerse asıl dostuna akınıyor
Sonrada kuran ve mesnevi okunuyor
Dervişlerin seması hisse dokunuyor
…Bir el yukarı bir aşağı
….‘Ya Rab senden geldik sana döneceğiz’
…..Sözünün hal ifadesi, haykırıyordu gerçeği…
*
Geçmişti Mevlana dostlarının başına
Dağılmadan toplayıp tuz olmuş aşına
Tarikat kurmadan taş koymuştu taşına
Şeyhlik ederek, yol yürüdü akışına
Şeyhlik ve mürşitlik işi on yıl sürmüştü
Bin iki yüz seksen dört, ekimi görmüştü
Dosta götürmeye melek izi sürmüştü
Belli ki Hak, vadeyi buraya vermişti…
Eflaki’nin yazdığı hikâyeye göre:
Bir daveti Meramdaki bağında vere
Sonra sema devam ederken birden bire
Türbe kubbesi âlemi, düşmüştü yere
Kendisine bu haber verilince hemen
Derin bir ah çekip ağlamıştı ki; demen
‘Nedendir şeyhim bu haberi önemsemen
Nedir sizi bu kadar üzüntüye gömen’
…Diye sorulan ısrarlı sorulara
….‘Üzülmüyorum dostlar üzülmüyorum
…..Şeyhim beni çağırıyor da haberi geldi buralara
……Göç zamanı geldi, ömür kadehi doldu’
…….Bilir bunu her insan,
……..Dünya fani; hayat çok kısa bir yoldu…
Birkaç dakika geçmemişti ki; bayıldı
Sonra kendine geldi ve tekrar ayıldı
‘Beni eve götürün’ dediği duyuldu
Götürüp eve, yer minderine koyuldu
Vade dolunca ne yapsın en iyi hekim
Birkaç gün yatakta geçmişti de nitekim
Bin iki yüz seksen dörttü, yirmi beş ekim
Yanına almıştı yoktan var eden Hâkim…
…Konya’ya aldı herkes vefat ettiği haberini
….Sultan Velet cenaze namazında en önde aldı yerini
…..Mevlana’nın baş ucunda kazdılar kabrini…
Ey kardeşim sende hak dostluğu dilersen
Bende sadıklar yanında olayım dersen
Mal ve bilgini insanlık yoluna sersen
Ne güzel olur kulluk bilincine ersen
Fakire muhtaca ver malından az çokça
Senden çok seni kim sever, sev biraz hakça
Sonra yüze değerdir, sağken ki bir akça
Vuslata gidersin sende hem yüzü pakça…
Feyzullah Kırca
Akbaşlar Köyü / Dursunbey
Kayıt Tarihi : 10.5.2012 16:02:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Feyzullah Kırca](https://www.antoloji.com/i/siir/2012/05/10/husamettin-celebi-gulce-bulusma.jpg)
şiiriniz cok güzel...cok emek verilmiş harika bir eser.
Yürekten kutluyorum.
10 puan** selamlar.
TÜM YORUMLAR (2)