...Bir kabus gördüm dün gece.
Mutlu oluyordun. Bensizdin.
Gözlerinin içi gülüyordu, o gülünce.
Ben sevsem seni o kadar, sen sevmezdin.
Elinde bir çiçek, bir papatya...
Loş günbatımının karanlık çocukları
Başıboş gecelere emanet ettiler saydam gözyaşları
Bilinmez ki ne zor geçer onlar için geceler
Bekliyorum,
Ölüm denen o bulanık çizginin kıyısındayım.
Önümü göremiyorum, gözkapaklarım ağırlaştı.
Ölmek istiyorum bi yandan,
Öte yandan yaşama sevinci içinde kıvranıyorum.
Arkamdan ağlayacakların listesini tutuyorum.
Bir payız mevsimi.
Semada süzülen mah içinde bir yıldız.
Nice keder kaydı ardı arkasında toz.
Yarı müteyakkız seyre daldım elimde fenerle.
Yalnız senin düşüncen beni günahlardan alıkoyan.
Lakin istemez, kâfi artık bana olan düzmece.
Uzunca saçlarınla,
Bir müddet küskün bakışların.
Söyle,
Öfken bana mı,
Duyduğum aşka mı?
Bir kızılcık ağacının yemişleri kadar aldatıcı bakışların.
Bir şiir var biliyorum.
Henüz yazılmamış.
Kalemi, kağıda nüfuz etmemiş
ve izin istiyor senden,
Ağlamak için bir kalem.
Bir martı uçmak için gökyüzünden
Seni satırlara yazmak ne mümkün.
Ne noktaya sığar güzelliğin ne virgüllere.
Şiirleri taşırırsın bir asil gülüşünle.
Ay karanlık.
Mehtabım;
Bu gece yarısı köhne limandan ayrılan son gemiydi belkide. Gömüldü karanlıklar içine.
Ağlamak da fayda etmez, giden gitti geri dönmez.
Kim bilir ki o gemide kimler gitti de dönmedi geri.
Kimi bırakır paresini o limanda, kimi ardına bakmadı, gitti.
Oturmuş bir köşeye düşünüyorum
Kimse yok, yalnızım
Karanlığın aydınlığında kendimi bulmaya çalışıyorum.
Bulamıyorum!
Beni bırakıp gittiğin o karanlık sokaklarda dolaşıp duruyorum.
Kendimden vaz geçtim, seni arıyorum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!