His ve duygularımı, şu perişan dünyadan,
Hülyalara çevirdim, daha tatlı, diyerek.
Öyle tuhaf yaşam ki, zararı çok, faydadan;
Attım, üstüne bastım hafifçe söylenerek.
Yalanlar hakim olmuş konuşulan her söze.
Kalbe müthiş vuruyor. Ruhu zangırdatıyor.
İhtiras, her türüyle perde olurken göze.
İnsanlık cevherini, nefret, çatırdatıyor.
Mânâsız yaklaşımlar sergileniyor her an;
Ruh, kenarda tutulup önemseniyor ceset.
Her uğursuz olaya bir çözüm varken şer'an,
Adam, îmân yoluna düşünüyor önce set.
Müsibetler, saf tutmuş huzur gününe karşı;
Nice mazlum vatandaş, aydınlığı beklerken.
Beddualar yükselip, lânet sarıyor arşı,
Saltanat mensupları, senlik-benlik ederken.
Hangi yolun üstünde yürüsün ayaklarım?
Kimi, isli. Kimi, dar. Kimi, gayeden uzak.
Bir hoş seda, tepeden, beklerken kulaklarım;
Hep aynı nakaratla kurulur zihne tuzak.
Nereden gelir bilmem, terör, soygun, hırsızlık;
Beşeri hallaç eden birer müsibet olur.
Nâmeler işitiriz ağızlardan, yaldızlık;
Elem, sînede kalır; ümit, uçar kaybolur.
Hülyalara çevirdim işte duygularımı.
Cennetten bir köşeyi Vatanım'da ararım.
Hidayet seslendiren bütün arzularımı,
Yere-göğe iletir, mutluluklar sorarım.
(4 Kasım 1993)
İbrahim Faik BayavKayıt Tarihi : 16.4.2006 11:58:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!