Farkındalığımı unutup, bilinmeyen bir gezegenin uydusuna göndermek istediğim kapanmayan yaralar var içimde.
Göç yollarının rotasını bilen kuşların düşlerine sahte gülümsemeler bırakan saygısızların kirli ayak izlerinde birikmiş günahlar.
Mübah olan ne varsa yüklenmiş gönlüm sırtına, kaygısızca yürüyor günahı bol yollarda.
Her şey cadı kazanına düşerek yitiriyor bakirliğini.
Bekaretin kutsallığına sığınıp, gözleriyle zina edenlerin iki yüzlüğüne bakarak dönüyor dünya
Kendi kuralları içine biriken ne çok sarmal var içinde.
Gün görmemiş kral mezarlarının pas kokan lanetli yüzünde ne çok günah var kimbilir.
Ağzı lağım kokan haramzadelerin bitmek tükenmek bilmeyen hırsını körüklüyorsun içinde dünya.
Son arzusu yerine getirilen idam mahkumunun gözü dönen yalnızlığına iterken beni surlarından, denizlere vuruyor rüzgârın öfkesi.
Sonbaharın son açan çiçeklerin direnişini resmetmek isterdim gözlerime.
Mahzun solarkan dalında her yaprak, her şeyin bitti bitecek gibi yaşanması işlenmiş kodlarıma.
O yüzden her an gitmeye hazır gibiyim.
Ben kendime bile yetmeyip, özgül ağırlığımda basmayı deniyorum ya toprağa, yine kibir aleminden ilham gelmiş olmalı.
Biçareliğin dibine vuruken duygular, kendimi avutuyorum işte.
Yorumsuzum, hükümsüzüm.
Kayıt Tarihi : 24.10.2023 22:20:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!