Dört metre karede,daracık mekan
Karışır nefesime,demirlerin kokusu
Zaman durmuş gibi,olmuyor imkan
Canla girilmiş kabir,ölüm korkusu
Nefesime eş,ayak sesim hücrede
Gün doğmaz buraya,saatlar donmuş
Vakit benden ayrılmış,günüm gecede
Baharım kış olmuş,hücreme konmuş
16.06.2006
Cemil DursunKayıt Tarihi : 17.6.2006 11:31:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Tam olarak geometrik ölçüsünü belirtemeyeceğim ama,halini ifade ederek anlatabileceğim bir mekan; Sadece bir kişilik standart otel odasından çok daha küçük,aydınlatması içinde bulunduğu koridor ışığıyla aydınlanan loş,yarı karanlık,karşınızdaki insanı ancak sabahın yada akşamın alaca karanlığı olarak tabir olunan durumunda farkedebileceğiniz kadar gördüğünüz,ön cephesi demir parmaklık,tuvaleti yatacak ranza ile arasına yarım perde duvar çekilmiş bir koğuş burası,tek kişilik demir ranza,yatmaktan yada ayakta bir müddet durmaktan başka bir şeyin yapılamayacağı alan,hiç bir insani ve medeni ihtiyacın karşılanmasına imkan tanınmayan bir ortam.Her ne kadar içinde diri de bulunsa bom boşta olsa,ne hikmet se ortamın nem ve küf kokusundanmı olsa gerek,bilinmez.Gasilhane yada morg kokusu gibi ölü kokusuna benzer bir havanın bulunduğu yer burası,burası bir hapishane hücresi.Burada; Bulutlu bir havada,ayın gökyüzündeki mat görüntüsü gibi masmavi bir göz,yarı dalgalı siyah kıvırcığa yakın saç rengi,ayağında plastik terlik ve yalınayak,üzerinde yan cephesi kırmızı çizgili lacivert eşofman, Yarı solgun bir yüz,birbirine hafifçe yapışmış nemli kirpikler,göz pıarları henüz yaşla dolu ve göz pınarlarından akmak üzere,her göz kırpmada iri damlalar halinde yanaklarına süzülüp önüne düşmekte, Bu vaziyette çene avuçlarının içine yarım şekilde yerleşmiş,baş hafif öne eğik,yere sabitlenmiş bir demir ranza üzerinde oturmuş,seyrak ve derinden alınan iç çekmeye benzer bir nefes alışla birlikte geriye buhar olarak çıkan nefes içinde,tahminen 25-28 yaşları arasında ince uzun boylu bir delikenlı, Kısa bir müddet izledikten sonra,kimbilir bu insanın içinde neler saklıdır,kimbilir ne derdi vardır diye düşündüm.Ne oldum dememek,ne olacağım demek gerektiğinden, Hücrenin önüne yaklaştım ve selam verdim. Hemen tertipli ve disiplinli pratik bir şekilde ayağa kalkıp,eşofmanının önü fermuarlı olmasına rağmen önünü kapamaya çalışarak selamımı aldı.Elimi uzattım merhaba demek için,o elimi sıkmak yerine elimi öpmeye çalıştı ve elimi öpmesine müsaade etmedim.Onu kırmadan sadece tokalaşmanın kafi olduğunu ve samimiyetimi ifade etmek için elini sıkı bir şekilde tutarak tokalaştık.Belliki çok emnun olmuş bir hal gözlerine yansıdı. Elleri bayağı soğuk,belliki üşümüş mevsim yaz olsada gölge ve karanlıkla,hareketsiz belkide yeterli beslenmeme sonucu kalori eksikliği,Rahat otur ve göz yaşını sil dedim.Elinin tersiyle göz yaşını sildi.Sigara kullanıp kullanmadığını sordum cevap vermeden belliki kullanıyor başını eğdi.Zaten üzerinde ve bulunduğu yerde sigara yok belkide alacak durumu yok.Bir sigara uzattım ve yakmasını istedim.Sigarasını bana yaktırmadı ve çakmağı alıp kendisi ateşledi. İlk nefeste öyle derin çektiki yarı hıçkırıkla derin derin.Aklıma şu fıkra geldi ve hatta kendisine anlattım; '' Adamın birine Türk sanat musikisi dinlerken,hangi nefesi seversin diye sormuşlar,O da derin bir nefes çekmiş ve eklemiş; sigaramın ilk nefesiyle,kaynanamın son nefesini severim'' demiş. Bir anda gözlerimin içine bakarak güldü ve zannediyorumki bir manevi ilgi ve destek buldu.Burada bir müddet onun konuşmasını ve anlatmasını istedim.O kadar çok şey anlattıki yaşanmış ve halen yaşanmakta olan gerçeklere dair çok özel örneklerden bir tanesi. Bu şiirimin gerçek hikayesini kahramanı sadece kendimde sır kalmak kaydıyla kaleme almış bulunmaktayım ve hazırlığım tamamlandığında,orada anlatılacaktır.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!