Yine karanlık bir el kan döktürdü, kan döktü
Ülkeme saldırıydı bunlarda vicdan yoktu
Lânet olsun teröre, bu son olay bir şoktu
Türk’ün istikrarına sıkılmış bu kurşunlar
Yeter bitsin bu vahşet bıkılmış bu kurşunlar
Kanlı karanlık eller, mutlaka kırılacak
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Canları ziyan etmeyin
Canlar düşünün etmeyin
Kin ile fikir gütmeyin
Murat inatla olmuyor
Canları ziyan etmeyin
Bir düşünün kimim neyim
Sizi cana can bileyim
Benim insani dileğim
Canları ziyan etmeyin
Ne ezanlar nede çanlar
Anlayanlar beni anlar
Durdurulsun akan kanlar
Canları ziyan etmeyin
İnsanlığa içilsin ant
Belki de sırada brant
Onca candan sonra hrant
Canları ziyan etmeyin.
Kin kuşatmış dört bir yanı
Kimin kimden farklı kanı?
Düşman beynindedir tanı
Canları ziyan etmeyin.
Hüseyin Gedik
Hyrant Dink’in şahsında Türkiye şişlenmiştir
Haince ve sinsice, kasıtlı işlenmiştir
Bu olayla birlikte, yarar mı düşlenmiştir
Türk’ün istikrarına sıkılmış bu kurşunlar
Yeter bitsin bu vahşet bıkılmış bu kurşunlar
BU ÜLKEDE BUNLAR OLDUKÇA BİR ARPA YOL ALINAMAZ.ARTIK ÇAĞA UYUM SAĞLANMALI.ESKİDEN KALMA BİR TÜRK DÜNYAYA BEDEL SÖZÜ GERİDE KALDI.HERKES BİR VE BU DÜNYA HEPİMİZİN ARKADAŞLAR
Bütün dünya bilsin ki Türkiye bunu aşar
Müstehakını bulur hainler buna şaşar
Dış güçler, iç düşmanlar artık sabrımız taşar
Türk’ün istikrarına sıkılmış bu kurşunlar
Yeter bitsin bu vahşet bıkılmış bu kurşunlar
evet abim malesef teror olaylari bitmek bilmiyor her gun yenileri ekleniyor insallah turkiye bunu asar dilerlerine katiliyorum saygilarimla yasari
www.radyoozan.nl
Bu şiiri okuduğum saatlerde Hırant Dink'i vurduğu sanılan kişi yakalanmıştı.
Lakin zanlı olarak yakalanan lişi 17 yaşında bir çocuk. İlköğretim mezunu biri.
Bilgisayar meraklısı olduğunu söylüyorlar haberlerde.
Tabi şimdi Kartel medyası bu çocuk bu işi tek başına yapamaz, pisikolojik sorunları var, mutlaka onun zaafiyetinden yararlanmak isteyenler vardır diyecek ve kendilerine göre bir arka plan arayacaklar.
Mutlaka bir örgüt arayacaklar ve olayı Türk Milliyetçileri ile, ülkücülere bağlamaya çalışacaklardır.
Hırant Dink'in ölmesine üzülmedim ama, bu şekilde ölmüş olmasına üzüldüm. Zira, o bir Ermeni Milliyetçisi ve biz Türklerin Ermeniler üzerinde soykırım yaptığını söyleyen kişidir..
Şimdi bilumum vatan haini, bölücü güruh ellerini oğuşturarak onun öldürülmüş olmasını bahane ederek devletime ve milletime galiz küfürler savuracaktır.
İşte, bu nedenle Hırant Dink'i vuran kurşunlar Türk Devleti ve Milletini vurmuştur. Üzüldüğüm nokta burasıdır.
Evet,ûstat hiç sütliman bir Türkiye bulamayacakmıyız bilmem hergün bir gündem ve kaos var.Bunlar hep yıpratma politikaları.Vatan sağolsun.
Selam ve saygılar.
Bugün Azerbaycan’da, Kızılordu’nun Bakü’ye saldırarak gerçekleştirdiği katliamın 16’ncı yıldönümü!
Ama bundan ne anlı şanlı Türkiyeli basının! haberi var ne de bu katliam Türkiyeli aydının! umurunda...
SSCB’nin son lideri, Ermeni’lerin kuklası haline gelmiş olan Mihail Gorbaçov, zamanın Sovyet Savunma Bakanı olacak Yevgeny Primakov, KGB’nin başı Kruçkov bu katliam emrini veren isimlerdi.
__20 Ocak'ta soydaşlarımza yağılan bu saldırıda 600 azerbaycanlı şehit edilmişti.Bize şehitlerimizi anmamızı yasaklayan kafa, açık ve net olarak CIA ve MOSAD'ın eylemini inatla Türk milliyetçilerinin üzerine yamamaya çalışıyorlar.
Ekranlardaki haçlı kalemşörleri başladılar vatansever Türk milliyetçilerini itham etmeye...
Ömürlerinde bir defacık olsun şehit Mehmete fatiha okumayı bilmeyen,şehidimiz demeyen bir sürü hokkabaz Danıştay saldırısında olduğu gibi yine ÜLKÜCÜLERİ mahkum etmeye başladılar bile.
Diğer taraftan;
Hablemitoğlu katlediğinde ağzını açmayan......FOG çocukları fırsat bildiler ekranlardan salyalarını akıtmaya devam ediyorlar.
Benim kanıma zehirdi diyene acımadım ne yalan söyleyim.
Aklıma Esenboğa havaalanını kana bulayan levon EKMEKÇİYAN,
Karabağda soydaşlarımı katleden kanlı çeteler gözümün önüne geldi ve hiç üzülmedim.
Üzülmeyeceğim de.
Çayan şahin gibi düşünmek zorunda hiç değilim.
Bu milletin ekmeğini yiyip de ihanet edene asla acımayacağım.
Onlar nasıl acımadıysa Şırnakta Batman da Vanda......Mehmedime.
ben de acımıyorum
Tanri Türkü Korusun ve yüceltsin
düşmanı bence içeride aramak gerek. düşününki bizler daha miliyetçilik vatan severliği halen algılamış değiliz. bu tür olaylar yeni değil. her zamanda bir senaryosu bulunmuştur. aydınlar yok edildi. aydınlar susturuldu. ya mezara gönderildi ya ceza evlerine. gerçeklerden korkuldu ama nedeni kimse anlatamıyor. içteki korkudandır. bir aydın bir yazar bir değer daha katledildi başımız sağ olsun. madımaklar yakıldı nazım hikmetler yasaklandı orhan pamuklar anlaşılamadı. gaffar okanlar ve daha niceleri. bizler kafamızı kuma gömmüş hep dışarılarda arar dururuz. bu zihniyet bu eğitim bu akıl bu duyguları körükleyip kullanmak bu sonuçları getirir. aydın olabilmek gerek. şiirinize gönülden tebrikler saygılar
Menfur saldırının yapıldığı gün sabah gazetelerde iki ilginç konu vardı.
1- ABD yetkilileri PKK kamplarını ziyaret edip çay içmiş.
2- Silvester stallone Ermeni soykırımı ile ilgili film çevirecekmiş.
Öğleden sonra da Türkiye Cumhuriyetinin istikrarına sıkılan kurşunlar.
Dinimizde cinayet en büyük yasaklardan biridir.
Kurşunu sıkana da sıktırana da Rabbim müstahakını versin.
Kaleminize sağlık üstad.
Bu memleketi çok çok sevmek, onun sevdalısı olmak, kısacası bu memlemette aşık olmak;
Hak arayacaksın ama kırmadan, dökmeden, devlete zarar vermeden. Verenlere karşı durarak.
Sürgüne gideceksin ora da vatan diyerek.
Şahıs ve fikir olarak sevmediğin insanları devletin başında görünce, 'ululemre ittaat' emrine uyarak destek vereceksin, savunacaksın.
Memleketini karıştıranları, karıştıranları kışkırtanları öldüğünde insandır diyerek sevecek hayıflanacaksın.
Memleketinin dahilinde bulunup alehine olanı,soy sop olarakta düşman bildiğin insanın ölümüne ağıt yazacaksın.
Gerektiğinde insanlık adına en erdemli tavrı ortaya koyacaksın.
Bugün Mikdat Bal bunu yapmış. Bana tebrik etmek, alkışlamak düşüyor. Çünkü biliyorum ki Mikdat Bal 'Ermeni Mezalimi' ni en iyi bilenlerden birisidir.
Selam ile...
Bu şiir ile ilgili 9 tane yorum bulunmakta