aynı nehirde yıkadık bedenlerimizi
ruhlarımızı savuran rüzgar
sırtımıza siper ağaçlar
kaybolduğumuz buğday tarlaları
avuçlarımızdan kayan başaklar
sütüne yaslanıp boynuzuna sarıldığımız
sabır küpü can yoldaşları
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Konu farklı anlatım su gibi duru...Aynı topraklarda yaşayan farklı zamanları paylaşan yüreklerin hikayesiydi dizeler...Güzeldi tebrikler...
inan hatırlamaya değer harika tümceler harika dizeler tebrikler
Güzel anlatmışsınız üstad...Türkiye'nin her yanı Höyük her yanı tarih...nereye bassanız Anadoluda yaşamış insanların sesini duyarsınız...ama ne yazık ki, insanımız gözyaşı şişesinin ne olduğunu bilmeyecek kadar cahil...
Her adımında dünyanın yaşanmış bitmiş hayatlar. Bir gün bir kazmanın ucuna takılır kalır kimbilir bize de ait eşyalar... tebrikler üstad.
evet dünya var olduğundan beri sessiz bir devinim
var ve beraberinde yaşamsal evrim
üzerine kendi yaşamımızı kurduğumuz topraklarda kimbilir kaç yaşam son buldu.mutlu mutsuz kaç güneş doğdu söndü çokda umurumuzda değildir aslında.
ama unutmamalı vardılar,düşünmeli neden yok oldular
bir gün bizim de üzerimizde yeni yaşam kuracaklar
Ben şiirinizi çok beğendim ali bey güzel bir çalışmaydı kaleminize sağlık
kimiz sorma
binlercemiz bir diğerinden habersiz
ellerinde tuttuğun havayı suyu toprağı tattık
sırayla bedenlerimizi sonsuzluğa kattık
ırmağa kibirlenerek yukarıdan bakıyorsan
bugün eğer
yaşadığın höyük
inan hatırlanmaya değer
güzel bir iç anlatım saygılar..gömülü ruhlar höyüklerden çıkan..saygılar
DUYGU YÜKLÜ SEVGİ DOLU YÜREĞİN DERT GÖRMESİN KUTLARIM
aynı nehirde yıkadık bedenlerimizi
ruhlarımızı savuran rüzgar
sırtımıza siper ağaçlar
kaybolduğumuz buğday tarlaları
avuçlarımızdan kayan başaklar
sütüne yaslanıp boynuzuna sarıldığımız
sabır küpü can yoldaşları
bronzdu tenlerimiz güneşe sevdalı
karlı zirvelerin soğuğunu içerdik kış ayazı
akan sele
kokum sinmiştir
uçan yele
dalında rengarenk dibinde sapsarı
adımlarımız yazılı
kimiz sorma
binlercemiz bir diğerinden habersiz
ellerinde tuttuğun havayı suyu toprağı tattık
sırayla bedenlerimizi sonsuzluğa kattık
ırmağa kibirlenerek yukarıdan bakıyorsan
bugün eğer
yaşadığın höyük
inan hatırlanmaya değer.
Harika olmuş, hikayesini okuyunca daha bir sarıyor, esirinde bırakıyor, hayran oluyor insan, geçmişe dalıyor. Geçmişi olmayanın geleceği olamaz gerçekten.
İçten, derin anlamlar yüklü bir şiir. Kutlarım.
Şiirin hikayesindeki metinsellikte en az şiir kadar ilgi çekici olmuş. Şiirler herkese farklı duygular yaşatır.'Gelecek, geçmişin ışığı altında tecrübe edilenlerle ileriye dönük emin adımlar atmaktır.' Kaleminize sağlık.Sevgi ve saygılarımla...
arkeoloji hep ilgi alanim olmustur...yazdiginiz hikayeye benzer bir olayi bende gencligimde yasamistim..ben bir kaya parcasina elimi koymus hissetmeye calismis..kulagimi dayayip duymaya calismistim..daha dün gibi hatirlarim bana bakip gülen yüzleri...aci veriyor yasanmisligi yasamamis gibi yasayanlarin hali...höyük siirinizi hüzünlenerek okudum...basarili bir calismanin hazzinida tabiki..yürekten kutlarim
Bu şiir ile ilgili 97 tane yorum bulunmakta