aynı nehirde yıkadık bedenlerimizi
ruhlarımızı savuran rüzgar
sırtımıza siper ağaçlar
kaybolduğumuz buğday tarlaları
avuçlarımızdan kayan başaklar
sütüne yaslanıp boynuzuna sarıldığımız
sabır küpü can yoldaşları
bronzdu tenlerimiz güneşe sevdalı
karlı zirvelerin soğuğunu içerdik kış ayazı
akan sele
kokum sinmiştir
uçan yele
dalında rengarenk dibinde sapsarı
adımlarımız yazılı
kimiz sorma
binlercemiz bir diğerinden habersiz
ellerinde tuttuğun havayı suyu toprağı tattık
sırayla bedenlerimizi sonsuzluğa kattık
ırmağa kibirlenerek yukarıdan bakıyorsan
bugün eğer
yaşadığın höyük inan
hatırlanmaya değer
Kayıt Tarihi : 30.1.2007 21:02:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Siemens'de çalıştığım dönemlerde, çok sevdiğim bir mesai arkadaşım,1988'li yıllardı, bizi memleketine davet etmişti. Kızılırmak'ın kenarında şirin bir belde. Yedik, içtik, sohbet ettik; ardından bir kaç akrabasına uğradık, hepsi şikayet halinde; '' Halil, yahu bak yine neler çıktı, tarla kazacağız derken kazmayı nereye çalsak bir şeyler takılıyor '' diye dert yanmışlardı. Görmek istedim; yüzlerce, binlerce yıllık, kırılmış gözyaşı şişeleri.... Beldenin konuşlandığı yer bir höyük; binlerce yıldır uygarlıkların üst üstelendiği bir mekan. Doğal olarak nereyi kazsan orada yaşamış insanların yaşam katmanlarına rastlıyorsunuz.... Unutamamıştım eski yaşamışlarla yeni yaşayanların tek taraflı buluşmalarını; şimdilerdeki serzenişi ve geçmişin göz yaşlarını... ... hikayesi, öyküsü, anısı; her ne ise.. yazılması aslında doğru değil....höyük'ün ne olduğunu bilen veya araştıran zaten duygu ve düşünceleri kurgulayacak, bir yerlere bağlayacak veya bağlamayacaktır. ben, ilk kez bir şiirimsimde kaleme aldığım kısacık anımda bir antropolog olarak bir çoğumuzun bildiği bir hususa da ayrıca dikkat çekmek istedim..heder olup giden değerlere.. sadece şunu söyleyebilirim, neredeyse 20 yıl sonra sıraladığım satırlar hikayesinden öte olanlardır. belki özdeşleştiğim için, hali hazırda yaşayan ve bir süre sonra her fani gibi sonlanacak olan. belki bir çok şey, belki hiç...
"HİÇ ŞÜPHESİZ BEN, CİNLERİ VE İNSANLARI ANCAK BANA İBADET/KULLUK ETSİNLER DİYE YARATTIM." -Ayet-i kerime meali-
"ŞÜPHESİZ Kİ, SİZİN ALLAH'IN KATINDA EN ŞEREFLİNİZ/DEĞERLİNİZ, ONDAN EN ÇOK KORKANINIZDIR." -Ayet-i kerime meali-
"ASRA YEMİN OLSUN Kİ, İNSAN HÜSRANDA (BÜYÜK ZARARDA)DIR! ANCAK, İMAN EDİP, SALİH/HAYIRLI AMELLER İŞLEYENLER, BİR DE HAKKI VE SABRI BİRBİRLERİNE TAVSİYE EDENLER BUNDAN MÜSTESNADIRLAR." -Asr suresi-
"HİÇ ŞÜPHESİZ, MÜ'MİNLER ANCAK (YALNIZCA) KARDEŞTİRLER." -Ayet-i kerime meali-
Hayırlı sınavlar Ali bey.
TÜM YORUMLAR (97)