Sen sessiz ve onurlu direnişim, soluksuz bekleyişimsin benim. Sevmeyi bir kere itiraf ettikten sonra olası yarınlarda vazgeçilmeleri bile kabul edişim, karanlık eski zaman anılarımın aydınlık yüzü, yanlış adreslerde kimsesiz kaldığım günlerimin haklı mükâfatı ve günüme duayla indirilmiş mucizemsin.
Dudaklarımı kanatırcasına ısırdığım, yaşamımı acılara kardığım günlerden geliyorum ben. Umudun bittiği yerlerde şerefsiz avuçlara el verdim yıllarca. Her köşeyi dönüşümde öldüm sandım. Ömrüme kattığım acılarımı günlerime böldüm. Ben insan gibi insan olmanın bedelini ödedim, kendimi hazımsız yanlışlara esir ettiğim zamanlarda.
Buzulların arasında yandığım günlerim, ıssız karanlıklarda yalnızlığıma sarılarak ısındığım gecelerim ve kendimi öldürdüğüm her bir gün için yeniden dirilişim sen; hoş geldin.
Hoş geldin söylenecek tüm sözlerim ve susmalarım. Hoş geldin ömrüme yağan nurlar, günlerimi yeniden sevmelerim. Sevmek her şey olabilmektir diyen insan halin, soğuktasın üzerinde ne var senin diyen baba şev katin, söylediği her şeyin arkasında sapa sağlam duran adam; sen; hoş geldin.
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,