Hoşgeldin... Şiiri - Zafer Zengin Etnika

Zafer Zengin Etnika
1608

ŞİİR


14

TAKİPÇİ

Hoşgeldin...

içindeki diri susmalı bu vakitlerde. sevdiğin renklere boyanmış o küçük şeylerle ruhunun rüzgarlarına serseri aşağılık şeyleri saplıyorlar. şimdilik sarhoşsun ve anlamayacaksın can çekişen nedir ve neden sustururlar.

dilim susamıyor bu cinayetlerin işlenişine, oysa herşey yasal oldukça daha iğrenç bir hal alıyor. şu havasız kutunun içinde bağıran ve çığlıklarıyla camları kıran kadın susuyor. sessiz çığlık dedikleri ne bilemeden tutunuyorlar bu küçük tümcenin kuyruğuna insanlar. şeytan her zaman ki gibi perdeliyor bu yarımlığın imdadını. sen ölme kadın çünkü şairler ilhamsız kalır ve benimde bahanem kalmaz uğruna yazacak şey olmayınca.

nefes al derin derin, kuytularda düşün herkesten sakladığın özgürlüğünü. sırtından bir yel geçsin bir de yalnızlığın vurduğu sağırlık. illa kapat gözlerini ve deşip içimizdeki o korkunç yarayı tenimizden ve terimizden yapalım ilacı.

bak sen bari kanma o renkli küçük şeylere, tıbbın önerdiği ruhunu santim santim siktiği acaip nesnelere. beyninin içinde işgal etmedik yer bırakmayan ve hücrelerinde depolanan onları varoluş gününden beri fetedilmemiş yerlere kadar sokan bu yasallık alıp gitmesin içindeki insanı.

bağırma havasız kutunun içinde çünkü sessiz çığlık çünkü hava yok çünkü hava temizleniyor göğsünün tam ortasında. artık biliyorsun hava yoksa çığlıkta yok.

sessizlik sanki gidenlerin alıp gittiği bir oyuncak gibi içimizde. sessizlik dediğimde ne düşünüyorsun bilmiyorum ama beynimin içinde düşünce diye tepişen o karmakarışık şey diyorum. bir adı olsa ne olacak bilmem fakat düşünce ise sessizlik düştüğünde kırılacak demek ki, dağılacak her yana ve koşacak özgürlüğün taa ucuna. tuhaf biliyorum ama oraya vardığında yeniden düşüyorsa ve istiyorsa bunu, kim ikna edecek geri dönsün diye, terk etmesin bizi diye bilmiyorum.

pencereni açtın mı sormadım, bugün kaç çiçeği sessizce suladın kaç renk açsınlar hemen büyüsünler istedin mi onuda bilmiyorum. tanıdıkça bu yarım yamalak yalınlığı ne çok şey var hakkında bilmediğim bunu biliyorum. bilmek demek olmuyor şimdi sanki o da sessiz bir çığlık.

içi doldurulmaya çalışıldıkça yasallasan ve gittikçe iğrençleşen binler, karışık mekanizmayı bir araya getirip milyar deli yaratan o korkak tanrı. bilmekten nefret ediyorum farkında olduklarımın yalan olmasında nefret ediyorum. neden en çok onlar neden uyusup bir yerde durup beklemiyorlar bunu merak ediyorum.

düşündüm, sende düşümdün, beni düşündün mü, düşün yaptın m,ı düşürdün mü bilmiyorum. kafasını içi su dolu küvete sokup bağıran şu zavallı kız nasıl ruhunu salıyor oksijenle hidrojenin ortasına. bu kusursuz bileşiğin içine dalacak ve sanki suyun ıslaklığından öte o yanıcı ve yakıcı halleriyle oyalanacak.

gerçeği özlemekten yoruldum biliyorum, sende yoruldun çünkü biz yasal yalanlarla kandırıldık ve alıştık. şimdi bu vakitten sonra gelip ne çarpsa yüzümüze, ruhumuzun eline verip gidecek. bu çaresizlik mi sence, yoksulluk mu, ayıklanmak mı söyle.

terbiyesiz yanık zamanlar bunlar. bedenimiz etimiz soyulup alınırken üzerimizden, içimizden, ayıplar, günahlar ve yasaklar sadece bizi bağlıyor nedense. neden zayıf sanıyorlar bizi, neden güçsüz. biz değilmiyiz göğe yıldız koyan, şarkılar yapıp şiirler öyküler yazan. sessiz anlarda hayatı yeniden zalim ellerden kurtarıp sevişmeye çocuklar doğuran. gülme ne olur sen gülme şu vakitte çünkü fena ciddiyim, bu yüzden bir ölümsüzlük varsa hep o an'da derdim.

fenayım bu saatte, sıcak ve soğuk kesişiyorlar aklımın köşelerinde. kalbim fena halde kendi havasında, ciğerlerimde ona uyup susuyor. ılık ılık sırtımdan vuran şu dış havada olmasa, bir masa ve bir yalnızlıkla sabahlarım şurada.

sözlerimin arasına noktalar virgüller koyamıyorum. sus deniyor, nefes deniyor, soluklan diyor, onlardan biraz alıyorum. istiyorum ki tüm noktalar ve virgüller ölsün. noktalar son vermesin, virgüller dur, sonra devam et demesin. ne zaman baksam bunlara sanki bir öl bir yaşa diyorlar bana. sen anlar mısın bu yasal sınırı, sorgular mısın varlıklarını bunuda bilmiyorum.

bana bağırma, bana küsüp küfürler savurma. sessiz çığlık bağırma duyarlar sonra. ad verirler ruhundan kopanlara ve sanki kendilerininmiş gibi anlamlandırılar yasallıkla ve bağlarlar ellerini yasaklarla.

sus kapa gözlerini ve ağlama duvarına yapışan o insanlar gibi kabullen sana edeceğim duaları. kaç halim varsa yalnızca sen bil, sen şahit ol ve “o cinayet işlemedi” de. çünkü çoktan beridir seni öldürdüm sanıyorlar oysa o yuttukları küçük haplardan daha güzel ilaçlar var. bir yerlerinde hayatın cesurca bağıran, teri yolup alnına dudakla çakan o yaşamak, işte o yaşamak şuramda, kesmiş yüreğimin bir yerini, öpüyor gözlerini.

tümcelerim ölsün madem ki bu kadar umarsız cekip gidiyorlar, ölsünler benden sonra ve biri daha düşünsün yazsın çok sonra. gitmek dedim de, beni tut sessiz çığlığınla. bundan sonra yazacak bir şey yok, gelirse aklıma yazarım illa, güzel bir sona bağlama telaşıda yok, sonların sonuda yok. özlemeye dair onca şey varken söylenecek dilim oralarda gezemiyor. sen anla demeli ve gitmeliyim şimdi. evet özledim seni, özledim alıp gittiğin beni.

hoş geldin...

Zafer Zengin Etnika
Kayıt Tarihi : 30.6.2009 05:13:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Denız Bellı
    Denız Bellı

    **terbiyesiz yanık zamanlar bunlar. bedenimiz etimiz soyulup alınırken üzerimizden, içimizden, ayıplar, günahlar ve yasaklar sadece bizi bağlıyor nedense. neden zayıf sanıyorlar bizi, neden güçsüz. biz değilmiyiz göğe yıldız koyan, şarkılar yapıp şiirler öyküler yazan. sessiz anlarda hayatı yeniden zalim ellerden kurtarıp sevişmeye çocuklar doğuran. gülme ne olur sen gülme şu vakitte çünkü fena ciddiyim, bu yüzden bir ölümsüzlük varsa hep o an'da derdim. ***(EN TAKILDIĞIM BÖLÜM)
    BENZETMELER, GİZLİ İTİRAFLAR,GİZLİ VE GİZEMLİ AMA BİR YANI ALENİ, DUYGU BOMBARDIMINA TUTULMUŞ GİBİ SÜPER BİR PAYLAŞIM..TEBRİKLER......

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Zafer Zengin Etnika