“Sen hiç görmedin
Baştan böyle yazılmış
Yok kimsesi kimsenin
Hiç kimsenin
Sen hiç görmedin
Sonu baştan yazılmış
Bitti bitti bitti kelimelerim.”
Hoşların yerküresinde anılar kalıyor sana. Zamansızlık kendi otağını serer, ruh kendine bir şehir kurar.
-Güneşi bekleyen kelebeklerin dilinde çalınır iki günlük sevda.
-İlk defα görüyormuşum gibi,ilk defa sana bakmıyorum, yıllar yıldızlara aşk sunarken. Hissedeyim seni diye nemli bulutlar ısmarlıyorum.
-D/onan bir g/idişin a/ yazındayım. Sen yoksun diye sandukalarında beni saklayan çirkin güzellerin çeyizleri arasındayım.Güzel bahtımın telinde yine hoşçakal, yine hoşa gitmeyen kalmalar ile gitmeler …
-Gözlerinin kıyametinde renkler ağlıyor.Gözlerinin rengini unuttum,lenslerini çıkar öyle ağla yanımda.
-Damlalar akarken hep yağmurmuş, hep nadaslara akarmış meğer. Sen ağla, sen damla yarama.
- Hoşların büyüyorum, kallarınla besleniyorum …Arada işte “ ça “ var…
Hoşça kal
-Senle başladığım, senle bittiğim Manas’larda aşk ışkına uzuyor. Bitmiyorsun hoşlarımda, sönmüyor kalların.
Bu ahdin son dizesinde gün görmüş geçmişimizin göz nemleri yansıyor.Seni çiziyor uğur böceği. Uğrunla , umurun arasında konuşuyor yalanlar.Ben bir yalancının aynasında kırdım senin yanılsamalarını.
Bana kalmaya sevinmiş; ama benden gitmeye alışmış bir ceylanın ürkek yüreğindeki en aşki kimyanın tanınmış tanımıyım. Beni bulmaya gelemez başka periler.
-''Kaç adım , kaçmışsın benden? Adımlarım mı kısa, adım mı bilmedim.Bir çukurdan başka uçkura uzanır sevmeler.
-Boyumu, huyumu, suyumu aşan hataların hattında çalan arzu şoforüyüm.Öylesine yaşamları sunuyorum geleceğe.
Varsıl akışların düşünüşlerinde kendimde geçmeyi uyandırıyorum.
-Sen halimden, uyku halime cemalin yansır.Göremez seni, benden ana giden gelenlerin gidemediği ile gidebildiği en sonlara çerağ.
Hükmün tepe lambasında beni görmez aşk ve ışık. Benim güneşim gözlerinden doğar. Beni bakışım senden ışınır.
-Vurgun bir rüyayı taşır gecesiz kaldığım her zamansızlığına.
Hoşların saatlerinde akrep önce sensizliği, önce zamansızlığı, önce hoşça kallarını kapatır.
Hoşsohbetin ocağında senli kızaran aşk sözlerimizin kitabını da yaktın.Büyük bir aşkım var, büyücülerin kıskandığı senli imgesel sihirlerim var.
-Gönlünde ağaran gidişlerin sözsüz içselinde sellerim akar. Çamları devirir devirdiğim çamlar. Ben değilken bunlar yaşanmıştır bilinmeli yar…
-Sonsuzluğun müşaviriyim. Sensizliğin faturalarını hesaplıyorum.Son dönem ödenmemiş gönül vergilerimin matrahlarını hesaplayamıyorum.Sen kaç kere sevdiysem her sevişe fatura kesemedim. Şimdi yalnızlığın mali müşaviri olsam da sensizliği nasıl hesaplarım ki?
- Hoşça kallarını saydım.Onları kaç kez söylediğini biliyorum. Ön muhasebesini tutmuş hüzünlerim demek. Benim için akıttığın her damlanın vicdani vergisini veremedim. Vergi borcum gittikçe sızı sızı eritiyor beni.
-Sahi nemli gözlerinin muhasebe defteri yok mu? Kaç damla inmişse o kadar eridim, o kadar öldüm ; ama hala verilmemiş senli demlerin vergisi görünüyor. Vazgeçilmezliğin vergi memurları her gün ya vazgeç ya da ödememi istiyor.
-Şimdi ağrılı bir yaşam defterinde seni neden silemiyorum. Neden kapanmıyor bu derin yara…
- Yalnız kendini al git, gidemediğim gitmelerimden.Yalnız bırak beni gözleri nemli bulutların en gözü yaşlı demlerinde.Ancak böyle kurulur sevda otağım.
Mutluluğun lahitlerine yazdırdın bende kalan sevgilerinle.Seni sayamıyorum bu sevda şehrinin en silinmezlerinde…
Hoşçakal bana.
“sen öyle sana benzeyen her şey gibi
erirken avuçlarımda
ben unutuyorum
hoşçakal
olacaklar sensiz olsun
daha durmam boşluklarında ben unutuyorum”
Kayıt Tarihi : 8.2.2011 21:49:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!