İhanet kadar kırmızı gökyüzü
Gözlerin kadar kahve
Unuttun sayısını,
Uğrunda yitirdiğin kalemlerin
Sayfaları aldattın kendinle
Ellerin,
Hiç bu kadar soğuk olmamıştı
Aklın,
Hiç karmaşa görmemiş meğer.
Sorular sormaktan vazgeçtiğin an kendine,
Uyuşmuştu parmak uçların,
Uyuşmustun parmak uçlarına dek.
Beyaz bulutların masumiyeti
Kalmamıştı artık sende.
Gündüzün de zifiri artık
Gece yarıları hiç geçmek bilmiyor
Uyku sadece bir kelime senin için,
Lugatında anlamını yitirmiş.
Başın yastığına yabancı,
Aynalar yüzüne,
Temiz hava ciğerlerine..
Sokaklarında
Kimler geziyor şimdi kalbinin.
Kim bilir?
Aklından çıkmadığımdan değil,
Merakından soruyorsun belki..
İyi misin peki?
Bu kadar zormuymuş gülümsemek?
Soğuk,
Yalnızken ne kadar acımasız!
Değil mi?
Ağlamak,
Gözyaşı dökemeyince
Nasıl da kahrediyor insanı!
Sigarayı bırakmak kadar kolay olsa
Keşke..
Umut etmekten vazgeçmek.
Mutluluk ne kadar uzaksa sana
Çayın daha da demleniyor bardağında
Uzuvların gittikçe agırlaşıyor.
Kirpiklerin ağırıyor saçlarından önce.
Yaşadığın şehir,
Neden bu kadar uzak,
Kapılarını açmaya korktuğun odana?
Perdelerin sararmış hüznünü gizlemekten.
Ayakkabbılarının dahi yerini unutmuşsun.
Ona mı çıkacak,
Ayak bastığın bütün yollar?
Korkunu bir kadehe doldurup içemiyorsun..
Gözyaşını değil,
Kanını döküyorsun her dakika.
Kara çalılar kadar çirkin düşlerin.
Yalnızlık kadar yalın,
Bir dost daha bulamıyorsun.
Rüzgar,
Ağzında ıslık çaldığında şişelerin,
İrkiliyorsun.
Geri dönüşü olmamalı
Bu deniz seferinin.
Binlerce yıldır beşerin tanışamadığı inci,
Gözbebeklerinde!
Yalın ayak,
Ait olduğun yere geri dönüyorsun.
Yalnızlığın en yalnız olduğu yere!
...
Kayıt Tarihi : 14.11.2012 01:36:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!