Besni,
Toprak damlı evlerin,
Margarin tenekesi bacalarından tüten duman gibi
savrulup giden insanların
yüreğine çöken şehir.
Hani bir gün gelecektik sana.
Fırtınanın paramparça ettiği
camdan dünyamızı kurmaya yeniden.
Yıllar sonra geldim ben,
Ama sen yoktun.
Belki vardın ama, o sen değildin.
Belki ben de, ben değildim.
Otobüsten indikten sonra,
caminin köşesinden kıvrılacaktım.
Ama cami yoktu.
Avlusunda kocaman ağaçların,
bahçesinde serin yeşilliğin
yerinde yeller esiyordu.
İlk yaz akşamlarımı süsleyen
akasya çiçekleri kokmuyordu eskisi gibi.
Ben nereye gelmiştim?
Umudum umutsuzluğa,
sevincim şaşkınlığa döndü birden.
Hangi fırtınalar esmişti sokağımızdan,
camdan dünyamızı paramparça eden.
Pencereler küçülmüştü.
Sokağımız küçülmüştü.
Dut ağacımız, evler, değirmen taşı…
Yoksa ben mi büyümüştüm?
Yıllarca içimde biriktirdiğim,
Bir zerresini bile heba etmediğim,
Özlemim bine katlandı birden.
Ben seni özlememiştim Besni,
Ben şimdiki seni özlememiştim! ..
Ben kavak yellerinin hışırdayan serinliğinde
Topal Hoca’nın okuduğu gazelleri özlemiştim.
Akşam oyunlarını, komşu sohbetlerini,
Herkesin hesapsız dostluğunu,
Sevgisini özlemiştim.
Dayanamadım sana Besni,
Özlemlerimi içime hapsettim bir bir.
Bulamayacağıma adım gibi emin olsam da,
Yine de aramaktan vazgeçmeden,
Terk ettim seni.
Peri padişahının kızına sevdalanmış
Çobanın sevdası gibi,
Umutsuz bir sevdayla, ayrıldım senden.
Aradan yıllar geçti yine.
Ne de çabuk geçiyor bu yıllar.
Saçlarımda aklar.
Havası boşalmış bir balon gibi
Özlemlerim küçüldü artık.
Bazı geceler rüyalarımda görüyorum seni.
O sabah çok mutlu uyanıyorum.
Sonra özlemlerin üzerindeki deşilen kül,
Tekrar çoğalıyor yavaş yavaş.
Bahçemde açan beyaz güllerin,
Nar çiçeklerinin,
Akşamları komşu sohbetlerinin,
Kuyruklu yıldızın, çocuk bağırışlarının,
Hepsinin, hepsinin üzerine çullanan
Yılların altında ezilmiş
Çocuk özlemlerimin hepsi yavaş yavaş
Ama derin bir iz bırakarak geçip gidiyor.
Şimdi buralarda iğdeler çiçek açtı.
Dün gece rüyamda gördüm yine seni.
Anacığımın yeni sıvadığı sekide oturmuşum,
Burnumda ıslak toprak kokusu,
Altımda el dokuması bir kilim,
Arkamda halı yastığı.
Güneş battıktan sonra
Karşıki tepeden ay doğuyordu.
Sağım solum, dostlarımın iç rahatlatan sesleriyle dolu,
Dudağımda “Allı Turnam ” türküsü.
Yine mutlu uyandım bu sabah.
Şimdi, oralarda olmak vardı,
Her gece iğde ağaçlarının altında oturup,
Ateş böceklerine bakmak,
Uzak köpek havlamalarını dinleyip,
Eşkiya öyküleri anlatmak.
Saati sormadan kalkıp,
Naftalin kokulu yorganı çekmek üstüne,
Gözlerin kapanıncaya dek yıldızları seyretmek,
Sonra bir çocuğun
Bütün sevdikleri yanındayken duyduğu huzurla
Uykuya dalmak.
Ne güzel olurdu bir bilsen.
Nerdesin Besni?
Hangi rüzgarlar sürükledi bizleri senden?
Bir rüyalarımda kaldın şimdi,
Bir de dost sohbetlerinde.
Sesini unuttum sabah yelinin,
Ayrancıların, oduncuların.
Pazar yerinin,
Sende kaldı her şeyim, sen bende kaldın.
Ver diyemem sende kalanlarımı, artık çok geç.
Al işte bende kalanlarını.
Bir daha görür müyüm bilmem,
Ama bırak, son gördüğüm halinle değil,
Senden ilk ayrıldığım halinle hatırlayayım seni.
Hoşça kal doğduğum şehir,
HOŞÇA KAL BESNİ !
1996/
Memet DoğanKayıt Tarihi : 29.1.2012 23:07:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!