Ülkede göçün nedenlerinden biride bu toplumsal hiyerarşik yapıdır.
Doğduğundan beri, o kadar çok kimlik yüklüyoruz ki, Anadolu’daki insanının üzerine.
Ama kültürel ve bilimsel yapıdan da o kadar az donatıyoruz ki.
Toplumsal sınıfsal yapılanmada Anadolu’daki insan o kadar geriye düşüyor ki.
Birilerinin önünde ceketini ilikliyor.
Birileri ile arasında o kadar derin maddi ve manevi eşitsizlikler bulunuyor ki.
Hiyerarşik ilişkilerin, günlük yaşayışında ki davranış biçimlerini yönetmeye başladığını gördüğü zaman kaçış da doğal olarak başlıyor.
Hele gençler, içlerindeki büyük çatışmalar bu alanda da baş gösteriyor.
Kabullenmiyor bu katmanlaşmayı.
Geride kalmayı hiç istemiyor.
O yüzden futbol da fanatikleşiyor.
O yüzden siyasette kapı kulluğunu kabul ediyor.
Anadolu’da bir kasabada doğan, bir yerliye kirli ve istenmeyen bir işi yaptıramazsınız.
Ama aynı kişi o işi İstanbul’da, Almanya’da, Ankara’da rahatlıkla yapar.
Ne amcaoğlunun gözü vardır üzerinde, ne de onun dedikodusunu eve taşıyan bir arkadaşı komşusu.
Onun işinden dolayı statüsünü belirleyen bakışlar yoktur.
(Çünkü o kirletici işleri, sosyal yaşamın alt katmanlarında ki, insanlar yapmalıdır.)
O bakışlar, varsa da kendisi için anlamlı değildir.
Başka bir açıdan, kasabasında daha düşük ücretle, kravatlı takım elbiseli bir görev verin rahatlıkla benimseyecektir.
Çünkü güce ortak olmuştur.
Oda artık emir vermeye başlamıştır.
Gücün zincirinin halkalarından biri olmuştur.
Tatmin duygusunu, sıradan yurttaşların özerinde kurduğu otorite sağlamış, başkalaşıma girmiştir.
‘sen, benim kim olduğumu biliyor musun, ulan‘ yaşamının özdeyişi olmuştur.
Bu kadar çok üst kimlikle donattığımız insanımızdan o alt kimlikli diye tanımladıkları görevleri yapmasını beklemek haksızlık olmuyor mu?
Anlamadınız mı?
Anlatayım.
Sorunumuz nedir diye düşünüyorum.
Neden yaşamın her alanında sinirli, gergin patlamaya hazır top, barut, mermi gibiyiz.
Çünkü bize size o kadar büyük olmayı öğretiyorlar ki.
O zaman sıradan işleri yaparken zorlanıyoruz.
Sandalyeyi taşırken zorlanıyoruz, sürüklüyoruz.
Çevremizde rahatsız olacaklar var diye düşünmüyoruz.
Masanın, sandalyenin, rafların tozumu var adam sende kim silecek boş ver.
İnsanların dine yönelmelerinin en önemli nedeni, bu kadar üst kimliklerle donatılmış, giydirilmiş, kuşatılmış insanların yaşamda yakalayamadıkları eşitliği camide yakalamalarıdır.
Ancak günde beş kez yaşanır.
İbadethanelerde saflarda varsılla -yoksul, generalle –er, genel müdürle –odacı aynıdır eşittir.
O ortamda ve anda.
O kadar büyük bir haz alır ki sıradan yurttaş.
Vay be der, koskoca bilmem kim ile omuz omuza dirsek dirseğe, kafa topuğa.
Yaşamın gerçeğinde aralarında yedi kapı bulunanlar camilerde bir araya gelmiş, Allah’ın önünde eşitlenmişlerdir.
Ama gerçek…
İbadethane dışına çıkınca hiyerarşi yine devam eder.
Çalışmayı, görevi sevdirmezseniz, bir yaşam biçimi ve alışkanlığına dönüştürmezseniz, herkesin kral olduğu bir ülke yaratırsanız, o ülkenin askerleri kim olacak.
Kim temizleyecek o ülkenin sokaklarını, kim kirletici işler de çalışacak, kim bulaşıkları yıkayacak.
Bulaşıkları, en garip, en eğitimsiz, en düşük ücretle çalışan yurttaşa yıkatırsınız olur biter.(bu arada, bulaşıklar temiz yıkanmadığından hepiniz ishalde olursunuz, o yurttaş ne bilsin salmonellayı, shigellayı, enterobactera v.d.)
Sorunu da çözersiniz.
Ya yarın o garip, eğitimsiz ve razı olan yurttaşı da bulamazsanız.
Kim kuruma, çamura, yağmura, kara dona dayanacak.
Ama bir başka pencereden bakarsak.
Emek en yüce değer diye donatırsak insanımızı.
Üretmek ise yaşamın temelidir, dersek.
Üretmeyen toplumun ve insanlığın asalaklarıdır, parazitleridir diye belletsek.
Daha da ileri gitsek, yalan söylemek en büyük insanlık suçudur diye söylesek.
Ve en büyük yurttaş hiç yalan söylememiş yurttaştır diye yetiştirsek.
İşine şahsi çıkarını katmadan çalışan bizim için en makbul insandır desek.
Şahsi çıkarlarını savunanlar ise harama batmış insanlardır desek ve haram yiyenler bizden değildir desek.
O zaman daha mı mutlu bir dünya beklerdi bizi.
Daha mı temiz bir Anadolu.
Çekirdeklerini çitleyip sokaklarını kirleten, nasıl olsa sokaklarını temizleyecek birileri var diyenler.
Sokaklara küllükleri, çöpleri boşaltıp aynı düşüncede olanlar.
Evet, bu kadar ağır ve zor sloganlarla donattığımız insanımızın davranış biçimlerinde bunu kaldıramadığını görüyorum.
Ya o zaman yetmiş milyon insanı bu ağır ve zor kimliklere uygun yetiştireceksiniz
Veya evrensel bir kültürün parçası olduğunu anımsatacaksınız.
Kayıt Tarihi : 26.10.2008 13:38:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!