Yorgun biçare çıktım zirve yokuşa
Arnavut kaldırımlarının taşıdığı kadar
Memleket deyip sarıldım dar sokaklara
Memleketin soğukta beni sardığı kadar
Bunaldım sözlerden, dârdan dara kaçtım
Attım gözyaşlarımla; yaralı kendimi çaya
Yuvarlandım sanki Mevlevihane durağına
Ben Ahmed'in meşhur neyzenini aradım
İnsan bazen aradığınında güzelini bulurmuş
Benimde yüzüme gül açtıranmış davet-i ilahi
Yürüdüm karşımda Behzat'ın meşhur camii
Gülümsüyor sanki ata yadigarı saat kulesi
Buz gibi bir su, soğuktan yanmış tenime değdi
Bir acı hissettim ki sanki yüreğim kesildi...
Yavaş adımlarım fakat hayatım çok hızlı
Açınca gözümü; gördüğüm caminin taş duvarı
Usulca kıldım namazı ve içimde bir kılıç yarası
Geldiğimin on misli atılınca dışarı; anladım...
Bir mezar başında konuşan deliymiş benim adım
Sahi, yalan değil; kendime kendim bile şaşırdım.
Duramadım ama, yine bir hınçla yerden kalktım
Yürüdüm yeniden fakat kalkışımı hiç anlamadım
Karşıma eski dostum kara kedi çıkınca kavradım
Saat kulesinin kenarında sahi ben hiç oturmadım
Ayaktaydım fakat yüksekte değil yerin ta dibinde
Ağlıyordum oysa göz yaşım içime akıyordu.
Hissizdim... Sanki kesilmişti hislerim... İçimde
Bir iç çektim fakat savulan sözler değil bendim...
Kayıt Tarihi : 24.4.2023 18:18:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şair kalbinin en bunaldığı anlardan birinde kimseye bir şey demeden evinden dışarı çıkmış. Arnavut kaldırımları takip ederek nefeslenmek, soluklanmak, yüreğini dinlemek ve dinlendirmek isteyen şair ruh coşkunluğu içindeki haletini medeniyetimizin içinde bulunduğu durumla özdeşleştirerek kendi yaşadıklarını medeniyetimizin bulunduğu durumu özetlemek için bir metafor gibi kullanmaya çalışmış. Nihayetinde fikirleri nazma dönüşünce bu şiir ortaya çıkmış. Tarihin talihimize sunduğu son asırda biz, yorgun ve çaresiziz. Eski insanların eserlerini takip ederek bir yere ulaşmaya çalışıyoruz tıpkı şairin Arnavut kaldırımları takip ettiği gibi. Bir şeylere sarılmaya ve sığınmaya, bir şeyleri sevmeye çalışıyoruz aslında. En başta da vatanımız memleketimiz geliyor sevgiye layık ama biz Mirzabeyoğlu'nun dediği gibi; "dostlukta hodbin, kinde korkak ve fedâkarlıkta gösterişçiyiz." Modern dünyanın bize sunduğu menfaat sevdasından ötürü memleketimizi bile tam sevemiyor, vatanı bize menfaatli olduğu ölçüde benimsiyoruz....
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!