Hisarbuselik Şiiri - Eylül Deniz Çolak

Eylül Deniz Çolak
28

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Hisarbuselik

Kirletilmiş dünlerde verilmiş yarına dair sözler
Baharların uyandırdığı yersiz hüzünler
Hem kandırılmış hem çok sevilmiş gelinler
Adanırken ömürler birbirine
Masal düğünlere gizlenir en büyük ihanetler
Bir çocuğun elleriyle dokunulmuş kalpler geride kalırken
Uzaklaştıkça büyüyen büyüleyen kadınlar
Eskimiş gözyaşlarıyla
İbadet eder gibi sevilen o kadınlar…..

Sen mazide kalmayı seçmemişsindir o da gitmeyi.
Ama hayat dağılır,ayrılır yollar,
Yürek yalpalar,gözler arkadadır hep.
Ya dönerse,ya geri dönerse diye yanar ve yandıkça tükenir ümitler.
Erir ve akar karanlığına “o”nun olmadığı günler.
Anıların bir illet gibi beyninde dolanır durur.
Saçlarını savuruşunu özlersin o kadının,fark etmediğini düşündüğün nice tavrı düşer gözlerinin önüne sepya fotoğraflar gibi.
Kırgınlıklarını hatırlarsın onun,ellerin kesilir,gözlerin,tenin,kalbin kesilir o kadının kırıklarından.Uykunda bedeninin bir yeriyle mutlaka ona dokunduğunu,beraber izlediğiniz filmleri,ilk kez gittiğiniz bir sahil kasabasının iskelesinde oturup daldığınız gün batımını,ona hazırladığın kahvaltı sofrasında yalnızca sana gösterebildiği çocuk şımarıklığını,kahveyi yüzüne püskürtmesini hatırlarsın.Dünyanın en hüzünlü tebessümü gelir oturur dudaklarına.Küçük kızının ağzını siler gibi dudaklarının kenarında kalan çikolatayı sildiğin anı,sonra öpüşünü anımsarsın onu.Uzun upuzun nefessiz kalana dek öpüşünü.
Duştan sonra bornozuyla kucağına yatırışını ellerin ıslak saçlarında dolaşırken orada uykuya dalışını,o dalıştaki huzuru özlersin.
Onu ilk gördüğün günü,kendine inanamayarak peşinden gidişini,
Liseli aşıklar gibi ondan gelecek bir haberi bekleyişini,
İlk sevişmenizi,ürkekliğini,hırçınlığını,korkularını hatırlarsın onun,ilk gidişini,seni ilk terk edişini.Ölen köpeğinizin ardından çıldırasıya ağlayışını,susmayışını,onu teselli edebilmek için kendini nasıl paraladığını düşünürsün.Şişelerce içtiği şarabın ağzındaki buğusunu kokladığın zamanları,yüzünü yüzüne dayayıp acıdan sızdığı geceleri,
Sen futbol maçını izlerken,yüzündeki haşarı gülümsemeyle gelip televizyonun önünde duruşunu,sen çıldırana dek orada öylece duruşunu,senin öfkelendiğini gördüğünde ağlamamak için titreyen dudaklarını hatırlarsın.Sonra kıyamayıp onun gönlünü alışını,onu gönlüne onu kollarına alışını,senin için uzattığı saçlarını hatırlarsın.
Hep senin kalacak sandığın o kadını unutamazsın.
Ağlarsın.
Çığlık çığlığa söylediğiniz şarkıları,korkularınızı,hastalandığında kucağında taşıdığın günleri,sabahlara kadar başında beklediğin geceleri,bir daha hiç kimse de bulamayacağını o zamanlar bilmediğin sevgiyi,sevişmelerinizi,onun en derinine varlığının en mahrem ve ulu yerlerine gidişini hatırlarsın.Bir mumun alevi gibi kollarında titreyişin gelir aklına,olduğun yerde parçalanır dağılırsın.
Bir daha şiir yazamasın diye tanrıya dua edersin
Bu iyi bir dilektir.bir o bir de sen bilirsin.
Hayat dağılır,ayrılır yollar,yürek yalpalar,gözler arkada kalır.
Eksik kalır hayatın,bedenin eksik,kalbin eksik,nefesin eksik kalır.
Esaslı bir yaranın ağrısı olmuştur artık o aşkın.
O gündüz çocuk gece kadın olan sevdalın,
Gördüğünü görmemiş gibi yapamaz,bildiğini unutamaz.
O nu bir uçurumdan itmişsindir hiç düşmemiş gibi yaşayamaz.
Başını eğmeden gitmiştir.
Kendi yağmuruyla ıslanan bir sonbahar gibi gitmiştir.
Sen onun hüznünün zanlısısındır artık.
Rüzgarsız,çiçeksiz,şarkısız,ıslak ve ıssız bir sonbahar gibi saçlarını yaprak yaprak dökerek gitmiştir o kadın.
Bir mevsimi eksik kalacaktır artık hayatının.
Şiiri eksik ….Gecesi eksik.
Onu geri getirmek için ne kadar bedel varsa ödemek istersisin.
Ne kadar acı varsa çekmek,ne kadar özür varsa dilemek,ne kadar gözyaşın varsa dökmek.Ama yetmez.
Bazı kadınlar affetmeyi öğrenemez.
Ölmek istersin.
Ama o seninle artık cennete bile gelmez.
Onun tüm inançlarını yıkmışsındır.Düşleri kirlenmiştir.
İhanet sonsuz bir ayrılıkla bedellenmiştir.
Ölüm gibi bir şey olur gidişi kimsenin ölemediği.
Davetsiz devasız bir derde düşmüşsündür.
Düşmüşsündür tutunduğun gönülden.
Beraber gittiğiniz bir sinema filminin yıpranmış biletinin pencereden esen rüzgarla savrulup ayaklarının önüne düşüşündeki sızı olur hüzün.
Hüzün onun adı olur,ayın yüzü,göğün yüzü,suyun yüzü o olur.
Seli olur gökyüzünün gözlerinin yaşı olur.
Eros okunu çekmiştir artık senden.
Yüne de ararsın.Bedenine inat elleri soğuk bir kadın ararsın bir başka kadında onu ararsın.
Yanılırsın.Dokunduğun her tende yanılmışlıktan kıvranırsın.
Seviştiğin her tende kötürüm kalırsın.
Çekilen her fotoğrafta onu ararsın.Onun yerinde başkaları vardır artık.
Eğreti duran.
Aslında bir türlü olmayan olamayan.
En kötüsü kendini kandırmaya başladığın zamandır.
Amansızdır acımasızdır.
Herkesi kandırabilen sen,bir tek kendini kandıramazsın.
Kanmayan “sen”i alıp duvarlara çarpmak istersin.Yok olmak istersin.
Ama oluk oluk akar içinde pişmanlığın kanı.
Her sabah bedeninde kendi cesedini taşıyarak uyanırsın.
Kalbin bir buz ülkesidir artık yalnızca onun yattığı.
Tanrıların unuttuğu bir mezarlıktır kalbin
ve her daim meleklerin ağladığı.

Eylül Deniz Çolak
Kayıt Tarihi : 21.3.2011 11:27:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Eylül Deniz Çolak