Hisar Nurdağı'nın şirin köyüydü,
Gel gör ki taş üstünde taş kalmadı.
Kırk beş yıldır dostluğumuz koyuydu,
Artık aramızda hoş beş kalmadı.
6 Şubat günü tam seher vakti,
Deprem köşk, kulübe ne varsa yıktı.
Ateş tam düştüğü yerleri yaktı,
Dövüldü sineler, üst baş kalmadı.
Böyle durumlarda geçmez para pul,
Konteynırda yaşar zenginle yoksul
Köylü yarasını sarmakla meşgul
Başka da yapacak bir iş kalmadı
Kader günü seçti, saati kurdu
Toprak beşik gibi sallandı durdu.
O gün barınağı, yuvası yurdu,
Yıkılmayan insan, kurt kuş kalmadı.
Evler ya hasarlı ya hepten yıkık,
Taşınmaktan başka çare yok artık.
Belli ki burada kesildi rızık
Yenilecek ekmekle aş kalmadı.
Koptu nicesinin hayatla bağı,
Canlı kucakladı kara toprağı
Hisarlı’ya mezar oldu Nurdağı,
Ağlamaktan gözlerde yaş kalmadı
Okul, cami olmuş hâk ile yeksan,
Ne zil sesi duyuluyor, ne ezan.
Artık mevsimlerin dördü de hazan,
Yolları gözlenen yaz, kış kalmadı
Dipten başa her yöresi, obası
Bürünmüş bir demlik kara libası.
Kiminin yavrusu, ana babası
Kimisinin yanında eş kalmadı.
Şükrü rahatlıkta, sabrı darlıkta,
Hatırlayan kullar kalmaz zorlukta
Kaybolmadı onlar köyle birlikte,
Kalpler umut dolu hiç boş kalmadı.
Hisar’dan çok anı taşır bu hamal,
Hepsi de capcanlı olmadı masal.
Bu afetten sonra kuracak hayal
Görülecek ufacık düş kalmadı.
Öyle bağlandım ki ben bu huriye,
Gelemedim çocukluktan beriye..
Osman sık sık döner bakar geriye
Basılacak başka bir tuş kalmadı
Osman Bulut
Kayıt Tarihi : 25.11.2023 12:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!