Ve elimi çektiğimde düştü
Yüksek ağaçları seven kuşların ölümü gibi
Köklerine kız kardeşimin
Tavlı parmaklarımla boğduğum Hippolyte'min!
İhanet gülüşlü yüzü
Geçiyordu zaman
Güçlü dağları parçalayan nehirlerle akan saçlarının arasından Hippolyte
Gelecek dediğimiz o ulu ama sonlu kule
Yuvarlıyordu sıkılmadan şenliğini çoktan geçmişe
Benim yetimim kızkardeşim
Kasvetli gecelerde döşeğine sızdığım yalnızlık
Yüreğimde beslediğim kanatsız kuşun kafesi
Yüksek uçurumları heveslendiren yazgı Hippoliyte
Ağladığını gördüm
Ağladığını hatırlıyorum bir kayanın üzerinde
Diledim ki düşen her damla yaş
İnecek bir yıldırım gibi yeryüzüne
Ve bütün günahları örtecek kadar karanlık gecede
Yutkundum her birini bir çöl gezgini gibi
Kustu alevi beni ihanet sunaklarının üzerine
Benim terkedilmiş kızım
Tapınaklarında yüzümü yıkadığım şifa Hippolyte
Bilemezdi insan doğmadan bir mezarın serinliğini
Doğdun bu yüzden
Ve bilemezdin tazeliğin ölçülü sadakatini
Soluduğun nefesler gibi etini terketmeden
Kuruyan bir göl gibi dibe çökmeden
Saçlarında saçlarımın uçup giden rengini
Kaderimin kaderine benzediğini
Sen Hippolyte parlak aynaları bir lambanın altında emzirirken
Bilemezdin üşüdüğümü daha da çok titrediğimi
Düşleyince bir ölümlünün düşlerini
Sen benim korkularımın meyvesiydin
Giysilerimde kalan sıcaklık kadar uçucu
Ne kadar yazık gecenin en puşt saati Hippolyte
Sen benim sevgilim miydin
Bir ceylan gibi kıvranan pençelerimde
Kalbini dişlerken en gizli yerini
Yakalanan ihanet karası isminle dişlerime
Bütün yalanların zehirli, perişan, kipkirli
Sen benim sevgilim miydin
Bir şehrin sabahıydı yalnızca gizlendiğim Hippoliyte
Üzerinde binlerce gözün uyandığı
Binlerce yalanın konuşulduğu
Aşkın vitrinlere çıkarıldığı
Dostluğun menülerde sunulduğu
Leş gibi kokan kancıkların oynaştığı
Kancık gibi süslenen ibnelerin yaşadığı
Bir şehrin akşamıydı yalnızca gizlendiğim Hippoliyte
Bunu inkar edemezsin
Ve inkar edemezsin
Elimi tutmadığın sokakların duvarlarında
Bir çocuğun yüreğini paslı demirlere deştirdiğini
Adımı gizlediğin yerlerde adının adıma sindiğini
Yüzümü gizleyen gözlerinden akan çıbanı
İnkar edemezsin bir köpeği okşayan sevgini
Bir çocuktan küfrederek gizlediğini
Yangın gülüşlü düşmanım
Kahinin dirilttiği kader Hippoliyte
Sımsıkı kucakla artık gülüşünde büyüttüğün nefretimi
Ve sonsuz bir aşkın yarattığı cinneti
İşte burda yapayalnız sayıklıyor katilin
Senin utanç heykelin
Senin inkarın
Urlu yumurtalıklarından sarkan masum gerçeğin
Sen sadece bir melektin kuyruğuyla karnını gıdıklayan
Genç bir kız tatminsiz düşlerin beşiğinde sadece
Eğer bir tanrı olsaydım
Tahtımı terk ederdim hemen Hippolyte
Eğer gerçekten bir tanrı olsaydım
Kucağımda taşımak için seni cehenneme
Kayıt Tarihi : 17.11.2010 10:37:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!