Gülüşümün demle bağının
Ne solu var ne sağı
Martın sonuna sarktı o yüzden
Kurbağa ağlamaları…
…
Yüceden mi geldin sen seher yeli
Daha dostum eller ile gezer mi?
Solmuş derler gül benzinin iziği,
Daha dostum eskisinden güzel mi?
O ne dedi, sen ne dedin varıncak?
Devamını Oku
Daha dostum eller ile gezer mi?
Solmuş derler gül benzinin iziği,
Daha dostum eskisinden güzel mi?
O ne dedi, sen ne dedin varıncak?
İnce ince duyguların işlendiği, her okuyanın kendinden birşeyler bulduğu, inci gibi işlenmiş sözcükler. Yerinde ve yeterli betimlemeler, benzetmeler, bir tatmin duygusu sonuçta.
İlk dizeler ya alıntı olmalı, ya şiirin girişi olduğunu belirten dizeler. Kesme işaretiyle ayrılmış. 'Dem' sözcüğü 'Zaman' anlamında kullanılmış, bu belli.
Yağmurun sesi dırdır eden birinden dada çok bıkkıntı vermiş, dırdır eden özlenip duygu yoğunluğu ve aşımı da bu yüzden başlamış.
Kollarına başını alarak kumsalda sabaha kadar uykusuz geçen geceler ve sevgi dokunuşları, şarlatanların kötülüklerine karşın koruyup kollamak sevdiğini savunma, sarıp sarmalama ve nihayet nisan ayının gelmesiyle kurbağaların ağlamayı bırakışları. Nisan yağmurlarıyla tekrar şarkılar söylemeye başlamaları, sıkıntıların sona ermesi, bolluk ve bereket, yaşama sevinci, ama herşeye rağmen aşkını bırakıp gitmekte bulmuş çözümü.
Romanlara sığmayacak bir öykü bu kadar kısa anlatılabilirdi bir şiirde. Belki yanlış yorumladıklarım olmuştur, eksikleri mutlaka vardır ya da şairin başka şeyler demek istediği de söylenebilir.
Güzel şiirinizi ve sizi kutluyor, saygılar sunuyorum.
Aşkla sarıp sarmalamak ancak tedavi edebilir bir yüreği...Giderken dahi...Kutluyorum Mustafa bey...
Yazarlar/ozanlar için yazma edimi saltça estetik bir yapılandırma sürecinin göstergesi değildir.Bana kalırsa daha çok söylem hakkını gelecek zamanlarda var olabilecek bambaşka olasılıklara devretmek için de yazarlar.Böyle bir uğraş belki kritik bir tutum olabilir.
Ne ki,şiir yazmaya yeltenmek ve düşünceleri özgürce çatabilmek hem cesareti hem de us'u daha geniş bir varsayımdan bakarsak eğer us dışı duygusal duyarlılıkları da kamçılayabilir.
Böyle bir uğraşı,duygusal düşünceleri yaşama katma olarak değerlendiriyorum.
Ozanların saltça şiir yazdığı ;ama şiirin iletisinde bulunan eylem etüdlerini bilinçle şiirin donanımına yeni figürler şeklinde dahilledikleri de başka bir gerçekliktir.Böyle bir biçim/içerik bütünleştirmesinin organik olabilmesi için en başat ölçüt yazılanların inandırıcı olup olmadığı noktasıdır.
İşte yaşam felsefesi ile sanat felsefesinin aynı kulvarda koşut koşuyor olması bundandır.Şiir bilgisinin olanaklarını geçmiş/şimdi süreci içinde canlı tutan da böyle bir öne çıkarış disiplinidir.
Mustafa Bay Kardeşim,bazı şiirlerinde biyografik belleğin düğmesini açarak bazı sesleri dinlettirmeyi ilkesel bir tutum olarak görüyor ve bunu ses geçirmez bir ketumluk jelatinine sarmayı da ihmal etmiyor.
Şimdi'ye ilişkin çok şeyleri hücre yapısına alan bu HİPOMANİ,kuvetli bir olasılıkla düşünme yetisine güvenen bir kalem'in kendine özgü sıkı bir pratiğidir...
Şiirin finaline taşınan o son sözcük ise bana John BERGER'in Şiir Sati'nden aşağıdaki anekdotu anımsattı:
''Umut ilkesi ve kötülük hakkında konuşmadan estetik üzerine bir şey söylemek olanaksızdır...''
Kutluyorum ,içeriden anlatma kalkıştıklarıyla dolu dolu bir şiir daha sunan Kardeşim Mustafa'yı.
Nicelerine.Erdemle.
Yağmur yağsa,uykum kaçsa
Bir kuş konsa badi parmağıma
Ağlardım bir başıma
'Sevdadandır' dedi annem 'Aldırma'
Güzeldi şiir. Kutluyorum..
Hocam bahar ve aşk insanın içini ısıtan ikili,
umutla yarınlara bakmamızı sağlayan ,
ne güzel yürekten yüreklere hitap eden dizeler,
kutluyorum,nicelerine.
Mani depresyonun diğer bir adı, hipomani (depresyonun) maninin daha iyi hali...
HİPOMANİ Olan şiirin başlığı bile ruhsal açıdan ne zor zamanlara tanıklık edişimizin aynadan yansıması gibi...
Yaşanan bir duygu karmaşasıdır, gerek ekonomik, gerekse siyasi bir karmaşa hakimken, yerinden oynayan temel taşlarının büyük uğultu ve çatırtıları duyulup belli erezyonların bariz yaşandığı günümüzde her yürekte acabaların, yarın korku ve telaşının depresif halleri, ruhlardaki depresyonların doğumuna sebep...
Basiretsizlikle ülke yönetiminden doğan yıkımlar, göç yollarında heder olan çocuk, kadın binlerce ihtiyar genç insanın değerinin bir çöp etmediğine şahit olunma... San ki çağlar öncesinden kopup gelen bir filim şeridi gibi hayatların ne kadar önemsizliğine şahitlik bile başlı başına depresif hallerin yaşanmasına yeter artar bile...
Ya içimiz, çok mu farklı dışarıdan? Dün meltem rüzgarlarında seyrine doyamadığımız kuş cıvıltılarında ki doğa yerini fırtınaya , kasırgaya bırakmış kara kara bulutlar dolaşır üstümüzde, uçurur ne katarsa önüne yıkmak, dağıtmak ister, parçalamak bölmek ister...Bu dıştan görünen, asıl olan şairin iç dünyasında esen rüzgarların getirdiği yağmurda saklı...
Uykusuz gecelerde hep düşüncelere daldığını vurguyla ''doluya koydum almadı, boşa koydum dolmadı'' dercesine bir vurguyla kışın bittiğini baharın ilk adımlarının göründüğü şu günlerde yine de içinde umut filizlerinin saklı olduğunu ve bunun son şans olduğunu, iyi kulanılması gerektiğini söylüyordu şiir...
Bence de doğru ve yerinde bir söylemdi... Çünkü bu son şans ve iyi değerlendirilmeli... Şiirin benden yansıması , bana çağrısı buydu...
Kutluyorum Mustafa güzel şiirini...Nice güzel şiirlerde buluşma dileklerimle... Sevgimle...++
SEVMENİN KUMDAN İZLERİ
İlk dikkatimi çeken elbette ki şiirin başlığı oldu. “Hipo” da, “mani” de yabancı durmuyordu algımda. Ancak bir türlü ne olabileceğini düşünemedim.
Google amca yine sağ olsun. Ne olduğunu sorduk, söylediler…
Asıl beni etkileyen şiirin tamamı olmasına rağmen, özellikle şu iki dize çok çarpıcı geldi:
“SAYAMIYORUM Kİ KUM TANELERİNİ
SENİ SEVMENİN KAÇ İZİ YAPIŞTI SIRTIMA”
Bu ne müthiş bir bağlantı kurma… Gerçekten kırk yıl düşünsem aklıma gelmeyecek tarzda bir benzetme ve mükemmel bir tasvir.
İşte şairi güçlü kılan da böylesi mükemmel ve özgün söyleyişler değil mi…
*
Ne de olsa “hipomani” mevsimindeyiz.
Tam da bütün canlıların, hatta cansızların bile cana geldiği, uyandığı, coştuğu günler…
Gülüşünün zamanla ilgisi yokmuş gibi görünmesi, aslında tam “dem” vaktine rast geliyor olmasından neden olmasın.
Dedik ya tam vakti şimdi, uyanmanın, dallanıp budaklanmanın…
İnsanın içindeki ırmaklar çağlayanlara dönüştüğünde sağa sola taşması mukadderdir. Gözyaşları da öyle değil mi?
Ne demini bekler, ne yeri olup olmadığını…
Yine çok güzel iki dize daha:
“TENTEYE BAŞINI DAYAYAN YAĞMUR DA
SABAHA KADAR DURMADAN YAĞDI”
Yağmur bile ağlamak için başını dayayacak bir tente ararken, seven neden bir dost kolu, bir dost sinesi aramasın?..
Hayalî de olsa dost kolunda ağlamanın rahatlığı, uyandıracağı güven, vereceği huzur her zaman bir başka olur.
Böylesi, aynı zamanda “hipomanik davranış”ın da güzel bir örneği olur.
Bir yandan sevgilinin söylenmelerini “dırdır” olarak nitelemek; itirazlarına, kabullenmeyişlerine, her şeye karşı çıkmalarına ve hep olumsuz, menfi tavır ve davranışlarına bağlamak da mümkün.
Coşkulu ‘dem’de durgun olma tezadını yaşama…
Tam demini almışken tadına varamama…
Zaten sevmenin, sayılamayacak kadar olumsuzluklar oluşturması, fazla değil, aşırı naz sayılır ki, bu da âşık usandıran cinsinden olur.
Sanki sırtına yapışmış, yapıştırılmış gibidir böylesi menfilikler, şairin algısında.
Eh…
Geceler kendi üstünü kapatırken sevgililerin açıkta kalması kolay mı?..
Ya şarlatanlar!..
Ne çok konuşan varmış meğer.
Şarlatan değil, şarlatanlar…
Bitmez, şarlatanların şarlatanlığı.
Hele ki, şarlatanlara kulak tıkamayan bir fehme sahipse sem’i…
Yeniden doğuş mu?
Yeniden buluş mu?
Kurtarılan birkaç sürgünü yeniden yeşertmek mi?
O zaman gidiş nereye?
Gidiş kime?
Sanki biraz hiddetin yani “tehdit”in, biraz “sen bilirsin”in, biraz “kendine gel” demenin, ‘eğer olmayacaksa, yürümeyecekse son kalan sevda sürgünlerimi aşkla sarıp sarmalar, başka diyarlara giderim’in esintisi var, son bölümde…
“Hipomani” yerini “melankoli”ye bırakmaz der gibi…
“GİDİYORUM, BAĞIŞLA!”
Bağışlana efendim…
*
Şiiri okuyup da “KENDİMCE” yorum yazmadan edemedim.
Hele böylesi mükemmel işlenmiş bir şiire…
Sürç-i lisanımız hoş görüle…
Sevgi ve saygı rüzgârları esenliğiniz ola.
Hikmet Çiftçi
03 Nisan 2016
göller ve kurbağalar
biri bataklık üretir
öteki vrak vraklar..
:)
kimi kime yazıyor
kime kim gülüyorsa
sebebidir
durup durup gelen baharlar...
ah be kurbağa kardeş
ne seni
ne de beni duyar
kulağı delik amcalar...
sen vrakla
ben konuşurum
hakkımızdır
sussun mu yani
tanrının verdiği bu ağızlar...
.....dedim ve kutluyorum örtmenim...selam ile...
Güzel dizeler ,tebrikler.
ne demeliki harika demek yetmiyor betimlemeler, teması, yürek sanrısı ile gönülden dökülen eseri candan kutlamak dışında ne demeliki
Bu şiir ile ilgili 90 tane yorum bulunmakta