Köleci mantıkla dünyaya bakarsak El, Dünyayı; doğal yaşamı; hiç bir şart, hiç bir ön koşul öne sürmeden ve hiç bir vaatte bulunmaksızın, verili temel düzlem olukla Dünyayı önümüze sermiş; doğayı ve evreni hayatın önüne koymuştu. Sadece yasalar işliyordu.
Ne olmuştu da El köleci sistem içindeki verili ve üretilmiş dünya nimetlerini (!) ahiret nimetlerini vaat etmeye başlamıştı? Bunun afaki olmayan gerçekçi ve nesnel bir tarihsel cevabını vermedikçe, süreci anlayamazsınız.
İnsan kolektif kapasite ile kolektif alanı ve doğayı (biraz da haksızca) bir kullanım özelliğidir. İnsan kolektif yapı içinde çıkıp köleci yapı içine girmekle kendi insanlığına olumsuzlaşan insana yeni insan dersek bu yeni insan köleci insandı. İnsan kendisindeki insanlık bilincine, kendisindeki kolektif güce ve kendisindeki kolektif bilince yabancı kılınmakla; insan bir efendiye kul olmuştu. Köle olmuştu.
İnsan olduktan sonraki sapma içinde iki tane yeni insan tanıyacaktık. İlki monarşiyle birlikte köleci insandı. İkincisi Yeniçağ ile birlikte köleliği içinde Rönesans uyanışını gösteren (yeniden doğuşu gösteren) insandı.
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta