Tam da böyle başlamıştı hikâyemiz…
Birbirimizden habersiz,
aynı göğe bakıp farklı dualar eden
iki yabancıydık.
Aynı cümleyi farklı kalplerde
tamamlamaya çalışan iki suskun…
Hiç başlamayacak bir hikâyenin
yalandan başrolleri olmuştuk.
Senin gülüşün bir parantezdi belki,
Benim sessizliğimde kapanmak bilmeyen
bir dipnot gibi.
Birbirimize yazılmamış mektuplardık biz,
Postaya hiç verilmemiş ama
her gece okunmuş…
Kalbimizin en kırılgan rafında
tozlanmış hayaller gibiydik.
Ben seni,
başlamaya cesaret edemediğim
bir hikâyenin içinde sevdim.
Sen beni,
okumaya bile kalkışmadığın bir kitap gibi
göz ucuyla geçtin hayatından.
Öylece kaldı işte…
Bir bakışın içinde boğulmuş binlerce kelime.
Bir el uzansa tutulacak ama
kimse elini uzatmadı,
çünkü biz,
kendimize bile dokunmaktan korkuyorduk.
Geceleri en çok
adını söylemediğim cümlelerde
canın acıyor hâlâ.
Rüyalarıma çıkıyorsun bazen,
susuyorsun.
Ben uyanıyorum,
ama içimde bir şey hâlâ uyuyamıyor.
Pişman mıyım?
Bilmiyorum…
Ama o gün bir adım daha atsaydın,
ben koşardım.
Ben bir cümle daha söyleseydim,
sen susmazdın belki.
Hayal miydi, gerçek miydi biz?
Kim bilir…
Ama her güzel şey gibi
zamanına yetişememiş bir duaydık belki.
Şimdi ne zaman
iki yabancı göz karşılaşsa kalabalıkta,
“Ya o olsaydı?” diyorum içimden.
Çünkü ben seni
unutmadım, sadece konuşmamayı öğrendim.
Ve şimdi biliyorum…
Bazı hikâyeler yazılmaz,
bazı aşklar hiç başlamaz,
ama yine de
insanın ömründe bir ömür kadar iz bırakır.
Kayıt Tarihi : 10.7.2025 08:28:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!