Ne zaman tanıştık? Bu soruyu defalarca sorarız kendi kendimize. Bir dostumuzla veya bir arkadaşımızla tanıştığımız anı hatırlamak isteriz. Bazen bir gündür tanıdığımız biri ile bir aydır belki de bir yıldır tanışıyormuşuz gelir. Uzun zamandır tanıdığımızı zannettiğimiz insanları ise tanıyamadığımız olur.
Bir Çarşamba akşamüstü ikindi ezanın sesinin mahalleyi sardığı dakikalardı. Vakitlerin hesabını sevmem. O yüzden küskünümdür saatlere. Benim hayatla aramı açar saatler. Böyle bir vakitte gördüm onu. İyi giyimli biriydi. Kendine özen gösterdiği her halinde belli oluyordu. Her ne kadar kılık kıyafet insanların içindeki bir çok şeyi gizlediğini düşünsemde, sakladıklarından çok gösterdikleri ilgilenmekteydim. Uzun zamanadır tanıyormuş gibi –merhaba- demek istedim. Lakin susma vakti ile konuşma vakti arasında gelgitleri olan biri olarak susmayı tercih ettim.
Merhaba demek zor mudur o kadar? Olabilir. Bana ilk defa zor gelmişti. Birine merhaba demekte zorlanıyordum. Tanıdığım söylemek istercesine dilime gelen kelimeleri yutuyordum. Cümle olamıyorlardı bir türlü aklımda. Harcanan kelimeler midir yoksa zaman mı? Bunu sormak için geç kalmışlığın verdiği hüznü hissetmiştim.
Aslında hiç tanımıyordum. Sanki bir zaman karanlığından çıkmışçasına, aynı aydınlığa adım atıyormuşuz gibi bir duygu hissetmiştim.
Birçok kişiyi gördüğümde verdiğim puanları bu sefer verememiştim. Sanıyorum tanıdığımı hissetmek beni yanılgıya itmişti.
Siz insanları nasıl değerlendirirsiniz? İlk gördüğünüzde ne hissedersiniz? Hiç, onları bir şeylere benzettiğiniz olur mu? Hani yemyeşil bir çayırda sırt üstü yatıp gökyüzüne bakarken bulutları bir şeylere benzettiğiniz gibi. Ben insanları hep bir şeylere benzetirim. Bazılarını az kullanışmış piyanolara, bir başkasına bir evde köşe başında duran fiskos masalarına, zaman zaman dostlarımı buzdolabına benzettiğim de oldu. Ama hiç kendimi düşünmedim, neye benziyorum diye. O kadar parça parça bölünüyorum ki… Neye benzesem olmaz diyor içim.
O’nu bir kardelene benzetmiştim. Benzetmelerimde birçok neden ararken, bu sefer aramadım neden. Bilmiyorum. Sebebi yok.
Şimdi bir ikindi ezanı okunuyor mahallede. İnsanlar geçiyor sokaklardan. Çaydanlıklar, kurdeleler, papyonlar, takım elbiseler ve bir sürü eşya seçiyorum ararlarından. Bir kardelen yok.
Bir çok ikindi beklemeye değer, bir kardeleni görmek için.
Erdoğan ErginKayıt Tarihi : 10.6.2006 15:53:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Erdoğan Ergin](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/06/10/hikayecik-4.jpg)
TÜM YORUMLAR (2)