Düş kurmaktan çekinen bir yapıya sahibim. Kurduğum düşlerin etkisinde kalma korkum yeni başladı. Çok büyük düşler kurmazdım. Kurduklarımda gerçekleşmezdi zaten. Ne isterdim ki hayattan. Elimde olanlarla yetinmesini bilenlerdenim. İyisini başkalarına layık görenlerdenim.
Yalnız, vazgeçtim bu düşüncelerden. İyisini istedikçe ben… Hep düşerlimi aldılar elimden. Kim mi? Bu sorunun cevabını arıyorum şimdi. Kim yok ki aralarında. En iyi arkadaşım aldı, kardeşim çaldı, şu her gün yüzüne bakıp selam verdiğim büfedeki adam yaşadı benim yerime düşlerimi. Ama artık izin vermeyeceğim kimseye. Zaten az kurduğum düşlerimi, kaptırmayacağım kimseye.
Aslında neye üzülüyorum biliyor musunuz? Bunu sizde arayın kendinizde. Hep yüzüme gülenler var ya… Hani sizinde yüzünüze gülenler… Evet, işte o kişiler. Hatırladınız değil mi onları? Onları hiç sevmiyorum. Hep korkuyorum yüzüme gülerken arkamdan hançerlerler mi diye? Neden mi bu kadar karamsarım? Hakikaten böyle mi düşünüyorsunuz? Bu şekilde düşünmemi gerektiren o kadar çok şey yaşadım ki… Sorun babalarınıza, annelerinize ya da mahallende ki en yaşlı adama… Hani camiye ilk giden adam. Ezan okunmadan cami’nin yolunu tutan, ‘ya sabr! ’ çeken adam. Ona sorun. O iyi bilir bu tipleri. O çok yaşamıştır, çok görmüştür bu kimseleri.
İşte bu adamlardan hayatımda çoğalmaya başladı bugünlerde. Nereye adım atsam onlar çıkıyor. Fırında ekmek sırası beklerken görüyorum onları. Ders anlatırken,parmak kaldırırken görüyorum. Bazense dost sohbetlerinde görüyorum. Ne işi var dostların arasında değil mi? İşte bunu bende bilmiyorum. Neden bu tip insanlar dostlarım arasında girdiler.
Bir kız kardan hafif adımlarıyla yürüyüp geçti hayal içinde
Arkadaşlarımı düşündüm, sevgili şeyleri
Sanki her şey bizimle var ve bizimle olacak
Şarkılar çaldı odalarda
Bütün insanları sevmek gerektiğini düşündüm