Hikaye-Yıllar Sonra Şiiri - Nurten Altınok

Nurten Altınok
638

ŞİİR


10

TAKİPÇİ

Hikaye-Yıllar Sonra

YILLAR SONRA
23.12.2014
1-
Size soruyorum diye tekrarladı nikâh memuru ikinci kez.
-Şinasi beyle evlenmeyi kabul ediyor musunuz?

Nikâh salonunun giriş kapısına çivilenmiş gözlerini bir türlü alamıyordu Perihan. Davetliler arasındaki homurtuları bile duymuyordu. İçinden defalarca tekrarladığı duayı bir daha etti.
Ayağını sıkan topuklu ayakkabısının tekini çıkartmıştı otururken. Nasıl olsa gelinliği uzundu ve kimse göremezdi. Ne vardı sanki bu kadar yüksek topuklu almaya diye de kendine kızdı. Birden toparlandı. Ya gelirse, dedi ve hemen ayakkabısını tekrar giydi.
Perihan, diye fısıldadı Şinasi kulağına.
-Nikâh memurunun sorusunu duymuyor musun?
Önce Şinasi’ye sonra evlendirme memuruna baktı. Sanki ilk defa yüzlerini görüyormuş gibi şaşırdı.
-Perihan Hanım, Şinasi beyle evlenmeyi kabul ediyor musunuz?
Bu sefer sesi daha yüksek ve azarlar gibiydi. Salonda meraklı bir bekleyiş başlamıştı ve kimseden çıt çıkmıyordu.

Dışarısı soğuktu ve yağmur yağıyordu.
Üşümesin diye omuzlarına attığı atkıyı çekti birden. Eğilip masanın altına attı.
-Burası çok sıcak, dedi.
Başını kaldırdığında ilk sırada oturan annesiyle göz göze geldi. Dudaklarından, yapma üşüyeceksin, dediğini okudu.

-Cevap vermeyecek misiniz Perihan Hanım?
Duydu ama duymamazlıktan geldi. Biraz daha uzamalıydı bu bekleyiş.
Gözleri kapıda:
- O gelecek, mutlaka gelmesi lazım. Benim bu masada işim ne?

Gelemezdi oysa. Böyle bir nikâhtan haberi bile yoktu onun. Olsun. Tesadüf denen bir şey var. Belki bir sonraki nikâha davetlidir ve erken gelmiş olamaz mıydı? Dışarıda beklemektense arkalardan bir yerden bu töreni seyretmek isterdi ve…

2-
Beş yıl önce

Çok yorgundu, uykusuzdu. Günlerce dönem ödevini yetişmek için sabahlara kadar çalışmak zorunda kalmıştı. Nihayet bu gün ödevini teslim etti ve dosdoğru kaldığı öğrenci yurduna gitti. Arkadaşlarından hiç biri daha gelmemişti. Elini yüzünü yıkadı, bir bardak su içti, hemen yattı. Başı çatlayacak gibi ağrıyordu. Uyursa belki geçerdi ağrısı. (23.12.2014)
Öyle de yaptı. Üstünü değiştirdi, yatağa girdi. Beyaz nevresimli battaniyeyi başının üstüne kadar çekti.
Alt katta, asma katlı büyük çalışma etüdünden o kadar çok ses geliyordu ki. Sesten çok gürültü vardı, müzik sesi, davul sesi vardı. Kafasını iyice gömdü battaniyenin altına.
-Perihan, hadi kalk. Bu saatte ne uykusu bu?
Duymadı.
Gülhan başucuna dikilmiş, üstündeki battaniyeyi çekiştiriyordu. Baktı olacak gibi değil, çekti aldı, ayakucuna oturdu, bir daha seslendi.
Gözlerini açıp kapatmasıyla bir oldu.
-Ne var. Ne oluyor?
-Alt katta eğlence var. Herkes orda. Sanatçı da gelmiş. Çok eğleniyoruz. Hadi sen de gel. Açılırsın biraz.
-Çok yorgunum. Sen git. Belki daha sonra inerim.
Baktı olacak gibi değil Gülhan fazla üstelemedi, gitti.
Sırasıyla oda arkadaşlarının hepsi geldi o gece onu aşağıya çağırmaya.
-Tamam, siz gidin ben birazdan inerim.
Uyuyunca biraz dinlenmişti. Baş ağrısı az da olsa devam ediyordu. Saate baktı akşam dokuza geliyordu.
-Daha erkenmiş kalkıp gideyim bari, dedi.
Üstüne bir şeyler giydi, iki kat aşağıdaki etüde indi.
Yurt, hiç bu kadar kalabalık olmamıştı. Koridorlar tıklım tıklım doluydu. Lobide oyalandı bir süre sonra etüdün kapısına gitti. İçeri girmenin imkânı yoktu. Ayak parmaklarının üzerine basarak içeriye bakmaya çalıştı. İşte ne olduysa o anda oludu. Hayatının dönüm noktası olacağını bilemezdi. Sahnede Hümeyra şarkı söylüyor seyredenler alkış tutuyordu. Etüt çok kalabalıktı. En az binden fazla öğrenci vardı.
Yıllar sonra karşılaştığımızda o günü dün yaşamış gibi bana anlatmaya başladı.
Yüzü sarardı, sesi titriyordu.
-Bir bardak su alabilir miyim?
Masanın üstünde duran sürahiden bardağı doldurdum kendisine uzattım.
-İyi misin Perihan?
Gözleri dolmuş, ağlamaklı bir sesle:
-Değilim.
Yaprak gibi titriyordu.
-Bazen ne düşünüyorum biliyor musun? O geceyi keşke hiç yaşamazdım diyorum. Çok acı çektim. Keşke beni hiç kaldırmasaydınız. Bazen de iyi ki yaşamışım diyorum. Aşkı tanıdım ve Allah’ıma bana bu duyguları yaşattığı için şükrettim.
-Konuşmak istemiyorsan bırakalım. Başka zaman anlatırsın.
-Yok, şimdi biraz daha iyiyim.
-Eee ne oldu sonra?
-Kapının tam karşında, kızların arasında 3-4 erkek vardı. Onlardan birisi oydu. Nasıl oldum biliyor musun? Sanki bin voltluk elektrikle çarpıldım. Yanındaki arkadaşı onu koluyla iterek, bak dedi, karşıdaki kız sana bakıyor. Kalabalıktan sadece gözlerim gözüküyordu. Önce arkadaşına baktı sonra bana. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Ne baş ağrım kaldı ne yorgunluğum ne uykusuzluğum.
On dakika sonra eğlenceye ara verildi ve ben lobide pencerenin önünde durmuş dışarıya bakarak sigara içiyordum. Bir ‘merhaba’ ile geri döndüm. Arkamdaki oydu.
- Merhaba
Arkama döndüm, göz göze geldik.
-Merhaba
-Bir sigara istesem bana da verir misiniz?
-Yanımda sigara yok, beklerseniz odaya çıkıp getireyim.
- Zahmet olmaz mı?
Cevap bile vermeden merdivenlere doğru gittim. İki kat merdiveni ikişer ikişer çıkarak ikinci kata nasıl çıktım, sigara paketini nasıl aldım, nasıl aşağı indim hiç hatırlamıyorum.
-Buyurun.
Paketi uzattım, içinden bir tane çıkardı, çakmak istedi, verdim. Yaktı. Teşekkür etti.
-Ben Mehmet.
Elini uzattı.
-Ben Perihan.
Uzatılan ele elimi uzattım, tokalaştık.
-Memnun oldum.
-Ben de.
İşte her şey böyle başladı.

Nurten Altınok
Devam edecek

(13.01.2015)

Nurten Altınok
Kayıt Tarihi : 7.4.2016 01:27:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Nurten Altınok