BÖLÜM 2
Ahmet büyük umutlarla geldiği gurbette yalnızdır. Kimseyi tanımaz ve köyünden çok uzaklardadır.
İş arar bir inşaatta iş bulup çalışmaya başlar tek düşüncesi vardır düğün parası kazanıp geri dönmek.
Ahmet sevdiğine verdiği sözü tutacaktı fakat işler hiçte düşündüğü gibi olmaz. Çalışmaya başladığı günlerde inşaatta çalışan diğer işçiler arasında kavga çıkar.
Ahmet kavgaya aracılık yapar kavgada işçinin birisi bıçaklanarak öldürülür. Olayın şaşkınlığını üzerinden atamadan Ahmet cinayetten sorumlu tutulur.
Hacer’ine selam salıp işe başladığını dahi bildiremeyen Ahmet’in umutları sönmüştür.
Hiç kimseye derdini anlatamadan kabus dolu hapishane hayatı başlamıştır.
Cinayetten uzun yıllar ceza alan Ahmet kimden medet umacaktı şaşkındı perişandı Allah’ım bu neydi başıma gelen diyor ve katlanmaya çalışıyordu.
Geçip giden zamanda sevdiğine olan hasreti artmış acaba Hacer im ne yapıyor bir haber de salamadım halimi bildiremedim sevdiğine durumunu nasıl iletecekti çok uzaklardan sevdiğinden medet umuyor ve şunları söylüyordu:
Sanma ki döndüm sözümden,
Yar gönlünde sakla beni.
Yaraladılar özümden,
Karalarlar ak’la beni.
Daha bir şey anlamadan,
İfadem tamamlamadan,
Karar verip dinlemeden,
Suçladılar çok’la beni.
Sakın yâd elini tutma,
Tutup o pınara gitme,
Unutmadım ki unutma,
Her an getir akla beni.
Garibim yok ki görenim,
Yok, eşim dostum yarenim,
Olmaz arayan soranım,
Gel sevdiğim yok’la beni.
Kimseye halini anlatamayan Ahmet hayata küsmüştür. Bir daha Hacer’e kavuşamamak endişesi ile perişan olmuş, unutulacağı korkusu kaplamıştır yüreğini.
Sıkıntılı yıllar geçmek bilmez acıları yüreğini yakar başına gelenlere çaresiz katlanır suskundur. Derdini kimse ile paylaşamaz kimsesizliğini çaresizliğini şu dizelerle söyleyip inlemektedir Ahmet:
Yabancı diyarda şu yad ellerde.
Soran yok halimi kimsesizim ben.
Kalmışım çok darda düşkün hallerde.
Kestiler yolumu kimsesizim ben.
Yıkılası gurbet beni devirdi,
Acımın üstüne acılar verdi,
Doğru giden yolum terse çevirdi,
Kaybettim ilimi kimsesizim ben.
Ne bahçıvan oldum ne bağ yetişti,
Ne bir bülbül kondu nede ötüştü,
Ne gönlümü aldı ne el tutuştu,
Lal etti dilimi kimsesizim ben.
Sevdiğime mutlu haber gönderip,
Geçip gidecektim bir selam verip,
Gurbet garip eller garip ben garip,
Tutan yok elimi kimsesizim ben.
Gurbet elde neler çıktı karşıma,
Ummadığım taşlar deydi başıma,
Acımadı genç ömrüme yaşıma,
Çökertti belimi kimsesizim ben.
Ahmet gerçekten kimsesizdi ve gariplerin Ahmet diye anılıyordu.
Hacer’e gelince sevdiğinden asla umut kesmemiş onu beklemekle yılları geride kalmıştı
Anne ve babasını birbiri ardına kaybetmiş oda artık tamamen kimsesizdi. Vefalı arkadaşları Hacer’i hiç yalnız bırakmıyorlardı.
Ancak gönül yarasına merhem olamıyorlardı Ahmet ya ölmüş ya da birini bulmuş evlenmiştir diyenler olsa da sevdası ile avunan Hacer’in Sevda Pınarı ve Ahmet in onun için yazdıkları tek tesellisidir. Daha çocuk denecek yaşta iken Hacer’e sen çiçeklerden güzelsin diye duygularını yansıtan şiir yazmıştı
O ve Sevda Pınarının taşında Ahmet’in buluşma yeridir Sevda Pınarı dediği şiiri bunları düşünür bekler bekler hiç sönmeyen bir aşk ateşiyle…
Bu sevda Hacer’i yaralamış köydeki diğer arkadaşları çoluk çocuğa karışmış o sevgisini içine gömmüş bağrına taş basmış çileli ömrüne devam ediyor sevdiğine olan kırgınlığını şöyle dile getiriyordu.
Vefasız o yare gönlümü verdim,
Gurbet elde beni unuttu gitti.
Ne goncam yetişti ne gülüm derdim,
Virane yurdumda baykuşlar öttü.
Neyleyim gülmedi bahtım ezelden,
Artık umudumu kestim ben benden,
Gelmedi bir haber yok gelen giden,
Ayrılık hasretlik canıma yetti.
Sesim ulaşmaz mı sevdiğim sana,
Kül oldun ateşim ben yana yana,
Düğün yapacaktın sevdiğim bana,
Korkarım geç kaldın yar ömrüm bitti.
Öyle ya korkarım geç kaldın yar ömrüm bitti. Bu sözler Hacer’i rahatlatmamıştır. Oyaladığı mendili ile göz yaşlarını siler. Zaman zaman gelin olduğunda giymek arzusuyla kendi eliyle diktiği gelinliğini sandığından çıkarır bakar ve artık onu son yolculuğunda giymeyi düşünür.
Hasta ve yorgun olan Hacer hastalanır yatağa düşer beklide bir daha kalkamam düşüncesi yaralı gönlündeki umutlara gölge düşürür sanki, kısa cümlelerle şunları mırıldanıyordu.
Daha bundan sonra umut yeşermez,
Umutlar mahşere kalsa gerektir.
Perişan halimi kimseler görmez,
Hacer böyle garip ölse gerektir.
Bunları dile getiren Hacer hasta ve yaşlı haliyle hayat kavgasına devam etmektedir kendisini ziyarete gelen bir grup arkadaşı ile sohbet eder şakalaşırlar Hacer’i neşelendirip gönlünü hoş tutmaya çalışırlar.
Arkadaşlarının birinin oğlu büyümüş askere gitmişti Hacer onu sorar arkadaşı daha askerliğinin bitmesine çok var diyerek özlediğini söyler.
Hasret deyince Hacer arkadaşına tez zamanda kavuşursunuz temennisinde bulunur ve hasretin zorluğunu anlatmaya çalışır.
Hasret Yangınını birde bana sor,
Ben o kadar yandım alışamadım.
Yakar yürekleri dayanması zor,
Sabrettim dayandım alışamadım.
Dayanak olmadı tuttuğum dalda,
Gönlüm yorgun düştü uzayan yolda,
Teselli aradım gün ayda yılda,
Zaman ilaç sandım alışamadım.
Bunca yıldır telaşımı gizledim,
Belli etmedim ya ben çok özledim,
İçimdeki yangın bitsin gözledim,
Canımdan usandım alışamadım.
Hacer böylece alışamadığını hasretliğin zor olduğunu dile getirir arkadaşlarını yolcu eder anıları ile baş başa kalır.
Umutlu bekleyişin devam ettiği Sevda Pınarında eskisi gibi çoşku yoktur gençlerin bir kısmı geçim sıkıntısı nedeniyle köyü terk etmiş köyde de fazla nüfus kalmamıştır. Hacer ile Ahmet’in akranlarından bazıları vardır. Hacer sıkıntılarını aşkının gücüyle yenmeye çalışır. Köyde bulunan birkaç gençse ara sıra Hacer’e gelip sevdiklerinden bahseder ve kendisinden Sevda Pınarının mazisini dinlerlerdi. Yüreğindeki alevin hiç sönmediğini aşkın kutsallığını anlatır onların sevdiklerini beklememelerini temenni ederdi.
Sevenlere türküler söyler yangınını hafifletmeye çalışırdı.Yine bir gün yanına gelen gençlere içindeki duyguları şöyle aktarıyordu.
Aşka düştüm yanar dağ bu bedenim,
Bir yandan tutuştu ten alev alev.
Ey sevgili sensin benim nedenim,
Bedenden içeri can alev alev.
Sevda Pınarından içer kanarım,
Düşürmem dilimden yar’i anarım,
Artar hararetim durmaz yanarım,
Her dakika saat gün alev alev.
Sevgi bahçesine gülşene girip,
Ebedi solmayan goncayı derip,
Bu sevda uğruna ömrünü verip,
Sende benim gibi yan alev alev.
Hacer bunları söylerken hem aşkın kutsallığını hem de sevdiğine de bir mesaj gönderiyordu adeta bu sevdaya ömrünü vermişti.
Öyle ya aşık olan ne yapar duygularını ancak böyle dile getirebilir. Bütün acılara rağmen Hacer hep tebessüm eder acısını belli etmemeye gayret gösterirdi ancak söylediklerinde sevda hasret ve hem de sitem vardı. Sitemi ise sevdiğinedir ve şöyle devam eder.
Gönül gülşen’im de hazan oluştu,
Açılan güllerim solmadan yetiş.
Bülbüller terk etti artık ötmüyor,
Baykuşlara mekan olmadan yetiş.
Gönül sarayımda cismi hanemde,
Yar seni söylerim ismi hanemde,
Akıyor yaşlarım çeşmi hanemde,
Muradım gözümde kalmadan yetiş.
Şu üç günlük dünya bana dar oldu,
Feryadım bülbüle eş değer oldu,
Bütün duygularım tarımar oldu,
Azrail canımı almadan yetiş.
Hacer dizelerinde sevdiğini hiç olmazsa ölmeden göreyim bu da bana yeter diyordu.
Sanki uzayıp giden hüzünlü bekleyiş ne zaman sona erecekti? Hacer beklediği sevinçli haberi alabilecek miydi?
Hacer ile Ahmet’i budan sonra neler bekliyordu? İki sevdalının çilesi bitecek miydi bilinmez.
Devam edecek
Mehmet ErenKayıt Tarihi : 3.2.2007 11:19:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yar seni söylerim ismi hanemde,
Akıyor yaşlarım çeşmi hanemde,
Muradım gözümde kalmadan yetiş.
Bu sıra zaten sulu gözüm okudukça hüzünlendım başarılı çalışmanızı kutluyorum gönlünüze sağlık sevgilerr
Bu hikâyeyi okurken gerek Ahmet'in gerek Hacer'in yanındaydım sanki..O kadar akıcı ve hoş bir anlatımla olmuş..Şu hikâyedeki yaşanan aşka bakıyorum ve hergün televizyonlarda seyrettiğimiz hokkabazların haline yanıyorum..
Okurken gözyaşlarıma engel olamadım...Gerek hikâyenin okunasılığı gerekse içindeki mısralar beni gerçekten çok etkiledi...
Mehmet Eren gibi yoluma ışık olabilecek bir ustayı tanıdığım için onurluyum..
Sevgili hocama saygılarımla:))
TÜM YORUMLAR (4)