Hikaye = Korunma Şiiri - Yorumlar

Mehmet Çoban
1967

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Nedense bu yıl Eskişehir beni bu kez çok yormuştu. Her zaman severek gezdiğim sokakları, hamam yolu caddesi bütün güzelliğine rağmen sıkıntılarımı gidermemişti. Sinemaları eskisi kadar ilgimi çekmiyordu. Eskişehir adına, tatar börekçisinin dışında hiçbir şeyi aramıyordum. Sınıfları çift dikiş geçtiğim okulun son sınıfı bunaltmıştı. Köprübaşından porsuk çayının kenarında ilerleyen piknik alanları pislik içindeydi. Dolaşırken insanın içini karartıyordu. Eskişehir Ticari İlimler Akademisi, Akademiler içinde ünlü bir yere sahipti. Hemen herkes Eskişehir’de okuyanların hemen iş bulabileceklerini söylüyorlardı. Hâlbuki bana pek öyle gelmemişti. Heyecanla başladığım okul artık bıktırmıştı. Bu yıl, okumaktan nefret ediyordum. Sınavlar, Eskişehir’e gelip gitmeler bıktırmıştı. Bir an önce bitirip bir daha Eskişehir’e gelmeyi düşünmüyordum. Aslında 1975 yılı benim için hiç iyi gitmiyordu. Eskişehir’e gelmeden de birçok aksilik yaşamıştım. Belki de, 1975 yılı hayatımın karabasan yılı olacaktı. Hiçbir şey istediğim gibi gitmiyordu. Kişisel problemlerin gün geçtikçe artıyor. Aile içindeki problemler beni geriyordu. İşyerindeki sorunlar olaylara tuz biber oluyordu. Her zaman birlikte dolaştığım yakın arkadaşımın İstanbul’a gidişiyle tamamen yalnız kalmıştım. İçimi yakan, beni sımsıkı yakalayan sorunlarımı içtenlikle paylaşacak kimsem yoktu. Sokaklarda yalnız yürümeyi hiç sevmezdim. Arkadaşım gidince sokaklarda yalnızdım. Yalnızlığımla sorumlarım iyice büyüyordu. Ruhum yapım bozulmuş. Düşüncelerim dağılmış. Gelecek endişesi yaşıyordum. Eski benden hiçbir eser kalmamıştı. Dengeli, tutarlı, ne dediğini bilen, kararlı halim gitmiş, panik içinde, ne yapacağını bilmeyen biri olmuştum.

Gelgitlerimden, mantıksız, akılsızca işlerden yorulmuştum. Delikanlılık çağımın en deli günleriyle baş etmeye çalışıyordum. Aileden aldığım terbiye, okuduğum kitaplardan edindiğim etik değerler nedeniyle, yanlışlarda işim olmazdı. Sigara dışında kötü alışkanlıklarım yoktu. Küçüklüğümde içki içen babamın bıraktığı kötü izler içkiye düşmanlığımı artırmıştı. İçenleri sevmez, asla ağzıma koymazdım. Geleneklerimizdeki kadın erkek arasındaki ayrılıkçı düşüncelere karşı tepkim büyüktü. Özellikle değişik kültürlerden okuduğum, hikâye, roman, bilimsel, fikri kitaplardan elde ettiğim insanlıkla, toplumun bana kazandırmak istediği insanlık arasında büyük farklar vardı.

Erkek arkadaşların her türlü cinsel arayış içine girip, tatminlere ulaştıktan sonra, evlenecekleri kızların bakire olmalarını şart koşmaları beni şaşırtıyordu. Etrafımda yüksek okul okuyan erkek arkadaşlarımın hemen her biri mutlaka karşı cinsten biriyle gayri meşru ilişki kurmuştu. Kimi evli kadınlarla, kimi kızlarla, kimi de genelevine giderek, cinsel ihtiyaçlarını gideriyorlardı. Kaç kez, arkadaşlarla akşam gezisine çıktığımızda, bana fark ettirmeden genelevinin kapısında olurduk. Onlara kızar, bağırır, çağırır, onları orada bırakır geri dönerdim. Bazen de normal karşılar, onların işini bitirmelerini dışarıda beklerdim. Bütün bunlar inançlarıma, düşüncelerime yanlış geliyordu. Daha on dört yaşlarındayken, etrafımda konuşan ağabeylerimin konuşmalarından tiksinmiş, kendi kendime söz vermiştim. “Ben evleneceğim kızın bakire olmasını istiyorsam, kendim de ona bakir varmalıydım” Bu benim etik değerlerimin temeliydi. Kadın erkek arasındaki eşitlik konusunun can damarıydı. Kadın erkek eşitliğini savunan etrafımdaki insanların, gezmeye, tozmaya, cinsel ihtiyaçlarını tatmine gelince kendileri adına istedikleri kadar geniş olan, ama evlenmeye gelince temiz, bozulmamış, hiçbir erkekle yatmamış, gezmemiş, elini erkek eline dokundurmamış aile kızları istemelerine şaşırıyordum. Onlara bazen, “kardeşim, sizler ihtiyaçlarınızı giderecek kızları bulup işinizi görüyorsunuz. Aynı şekilde kız kardeşlerinizde başkalarıyla gezse, tozsa, yatıp kalksa ne yaparsınız? ” dediğimde “onları öldürürüz” diyorlardı. Ama kendileri başkalarının kız kardeşleriyle her türlü haltı yiyorlardı. Yüzlerine bu çelişkilerini vurduğum zaman beni sevmiyorlardı. Hatta beni çağ dışı ilan edip, “yahu kardeşim sen ormanda mı yaşıyorsun? Sen hangi devirde yaşadığını biliyor musun? ” diyorlardı. Cumhuriyet devrinde kadınlara büyük haklar verildiği söylenmesine rağmen, erkeklerin tatmini için genelevleri yasayla açılmıştı. Erkek yöneticiler bir taraftan kadın haklarından söz ederken, diğer taraftan, parasını vererek erkeklerin ihtiyaçlarını giderecek yasal mekânlar (genelevleri) açmışlardı. Erkeklerin ihtiyaçları, yasaların izniyle, polislerin kontrolü altında giderilecekti. Genelevlerine düşürülen kadınların, kızların haklarını arayan hiç kimse yoktu. Toplumumuzda hiçbir kadın, kız, kendi isteğiyle, arzusuyla genelevinde çalışmak istemezdi. Mutlaka birilerinin oyununa, tuzağına düşürülmüş, hakları gasp edilmiş, zorlanmış kadınlar çalıştırılırdı. Yasalar onları yakalayınca haklarını aramaz, ellerine vesika vererek, “gayri meşru değil, yasal çalışın” derlerdi. Böyle bir mantıkla kadın erkek eşitliği nasıl olurdu? Erkekler kısaca diyorlardı ki, “erkeklerin ihtiyacı var, onlara cinsel ihtiyaçlarını tatmin edeceği yasal mekânlar hazırlayalım”. Peki, kadınlar aynı şeyi isteyip, “bizde erkeklerin çalıştırıldığı genel evleri istiyoruz, canımız istediğinde gidip paramızı bastırarak ihtiyaçlarımızı gidereceğiz” deselerdi ne olurdu? Kim onlara haklısınız, bu sizin kadın erkek eşitliği doğrultusunda en tabii hakkınız derdi. Genelevleri yasasını çıkaranlar mı? Kadın erkek eşitliğini savunan kadınlar, erkekler mi? Toplum mu?

Toplumun dindar kesimleri, devletin yetkili organı Diyanet teşkilatı bile bu yönde itirazlarını koymazlar. Sanki genelevlerinin kurulmasını doğal sayarlardı. Hâlbuki dinin en şiddetli cezalarından birisi zina cezasıydı. Evlilik dışındaki bütün kadın erkek ilişkilerini din zina sayıyordu. Elbette laik devlet yasalarını dine göre yapmayacaktı. Ama laik devlette bile yaşasa, inananlar olaylara dinine göre bakmalı değil miydi? Kadınların zorlanması, ele geçirilmesi, paralı veya parasız üzerlerinden cinsel ihtiyaçlarının karşılanması, kadın haklarına aykırıydı. Kadın erkek eşitliğine aykırıydı. Ama kimse bunun üzerinde durmazdı. Kimse bunun üzerinde durmadığı gibi, genelevlerine karşı düşünceler oluşturulduğunda, ülkenin siyasetçileri, aydınları, medyası ateş püskürürdü. Oradaki kadınların haklarını savunup, onları özgürlüklerine ulaştıracaklarına, kalan hayatlarına teminat olacaklarına, onların özgürlüğünü savunan, genel evlerinin kapatılmasını savunanlara karşıydılar. Bütün bunları anlamak mümkün değildi.

Tamamını Oku
  • Muzaffer Kalaba
    Muzaffer Kalaba 08.08.2012 - 16:01

    Değerli dost.
    Güzel bir paylaşım olmuş.
    Emeğinize salık.
    Kaleminiz daim olsun.
    Saygımla...

    Cevap Yaz
  • Necdet Arslan
    Necdet Arslan 08.08.2012 - 08:24


    Söyleyecek sözü olan insan üretir .Sayın ÇOBAN bu konuda oldukça donanımlı...Okuduğum kronik bu durumu kanıtlarcasına geniş hacimli ve içerik yönüyle de varsıl.

    Kutlarım.
    Erdemle.

    Cevap Yaz
  • Namık Cem
    Namık Cem 07.08.2012 - 18:50

    niyet ve uygulama fırsatları.
    kutlarım
    namık cem

    Cevap Yaz
  • Özcan Akkuş
    Özcan Akkuş 07.08.2012 - 14:19

    Kaleminizi saygıyla selamlıyorum üstadım yüreğinize sağlık...

    Cevap Yaz
  • Cevat Çeştepe
    Cevat Çeştepe 07.08.2012 - 12:46

    Kaleminize, emeğinize sağlık sayın Mehmet Çoban..

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 5 tane yorum bulunmakta