EVLAT İMTİHANI
Saat öğleden sonra beşti. Temmuzun kavurucu sıcağı alnını boncuk boncuk terletmişti. Evlerinin dış kapısına kadar zorlukla gelmiş, beşinci kata nasıl çıkacağını düşünüyordu. Evleri belki de o dönemin son asansörsüz evlerindendi. Merdivenler gözünde büyüdükçe büyüdü. Ama olsun buna da şükür dedi içinden, edep ve kanaat en güzel asansör değil miydi neticede Rabbin rızasına yükselten. Hep kanaat etmişti bu yaşına dek. Çeyrek asrı devirmişti belki de bu şehre gelin geleli.
-Biraz oturup soluklanayım dedi apartmanın kamelyasında.
Nasılda güzel açmıştı güller, hanımeller, bir komşusu da domates biber ekmişti kıyıda köşede bir yere.
-Eski toprak nede olsa diye geçirdi aklından. Vazgeçemiyor işte apartmanda da olsa toprağa dokunmaktan dedi.
Nasılsa bu düşünce Hz Adem’i düşürdü aklına.
-Adem babamız da topraktan yaratıldı. Sorular yağmaya başladı yağmur gibi zihnine. Bir anda gökyüzüne ilişti gözü, bulutlar sanki birinden kaçar gibi hızla geçtiler gök yüzünden. Hafif bir esinti, hafif bir ürpertiyi tetikledi teninde, soğuyuverdi üzerinde teri. Simsiyah bulutlar şahlanır gibiydi şehrin üstüne.
Birden Nuh tufanı düştü aklına. Daha sabah dinlemişti radyoda hz Nuh'un ve Tufanın hikayesini. Yağmur damlaları çiselemeye başlamıştı hızlı hızlı. Nasılda güzel kokuyordu toprak . Ciğerlerine çekti ürpererek yağmur hem rahmet oluveriyordu beklenen, hem de Nuh tufanı oluyordu kendinden kaçılan.
Her iki peygamber de nasıl da evlatlarıyla sınandılar diye düşündü. Anne idi netice de. Evlatları geldi aklına. Allaha sığındı böyle bir imtihandan.
Hz.Adem de oğulları ile sınanmıştı, Hz Nuh’ta. Aynen yağmur gibiydi evlat imtihanı .Bazen rahmet bazen zahmet, bazen de tufanı olabiliyordu insanın, peygamber bile olsa. İçine ağır bir ızdırap çöktü istemsizce. ilk acı çeken anne, hz Havva anamız değilmiydi İki oğlundan biri diğerini katletti. Kabil,cehennemin ilk yolcusu oldu. Habilini elleriyle toprağa koydu. Ne kötü evladını ateşten çekip alamamak diye geçirdi içinden. Onun yerine koydu kendini biran. Derin bir nefes aldı. Sanki midesine koskoca bir yumru oturmuştu. Gözlerinde tufandaki sahne canlandı ,oğluna elini uzatmış yalvarıyordu hz Nuh.
-Oğulcuğum ne olur elimi tut, bizimle beraber gemiye bin kafirlerden olma! diye yalvarıyordu en babacan yanıyla ama nafile.
Ayağa fırladı birden oturduğu kamelyadan nefes nefese kalmıştı sanki. Yaz yağmuru çiseleyip geçmişti ancak, içinde ne tufanlar kopmuştu birkaç dakika içinde. O hızla çıktı merdivenleri nefes dahi almadı. Bir beş kat daha çıksa anlamayacaktı belki de. Zile bastı elini hiç çekmeden. Bastı, bastı.
-Kapıyı küçük kızı açtı.
-Geciktim annecim kusura bakma namaz kılıyordum. Dedi
Anne koskocaman bir oh çekip ya Rabbi şükür dedi.
FATMA DOĞAN 11.08.2025/BALIKESİR
Kayıt Tarihi : 19.10.2025 09:32:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!