Hikaye = Beş lira Şiiri - Yorumlar

Mehmet Çoban
1967

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Artık tık demişti. İkimizin cebi delikti. Afyon’da parasız pulsuz kalmıştık. Arkadaşım Mustafa Ali’nin yanına gezmeye gelmiştim. Yaklaşık bir haftadır Afyon’dayım. Gelirken yanımda çok az para vardı. Bütün harcamaları arkadaşım karşıladığı için onun da parası bitmişti.

Arkadaşım 1967–1968 eğitim dönemindeki okul başarısından dolayı bilgisini geliştirsin diye, okul tarafından 1968 yazını Afyon PTT Başmüdürlüğünde kursiyer olarak değerlendirmeye gönderilmişti. Kursiyer ücreti olarak İki yüz yirmi beş lira alıyordu. Otelde kalıyor, bütün ihtiyaçlarını cebinden harcıyordu. Aslında benim yaptığım yüzsüzlükten başka bir şey değildi. Mektubunda beni Afyon’a çağırdığını okuyunca parasız pulsuz atlayıp gitmiştim. Oralarda ne yerim, ne içerim diye hiç düşünmemiştim. Zaten babam izin vermezdi. Onun için aileme bir mektup bırakarak kaçıp gittim. Babamın cebinden aşırdığım on lira ile yola çıkmıştım. Zaten on liranın iki lirası tren biletine gitti. Afyon’a gece iki civarında inmiş, istasyondan Afyon merkezine yürüyüp, mektupta ismini verdiği oteli bulmuştum. Otelci arkadaşımın yattığı odaya beni verdi. O da dört yataklıydı. Benim odaya dâhil edilmemle yataklar doldu. Arkadaşım gece yarısı uyku sersemliğiyle hoş geldin deyip uyumaya devam etmişti. Sabahleyin kalktığımızda beni yatakta görüp “sen ne zaman geldin” diye sorunca, geceki konuşmamızın farkında olmadığını anladım. Birlikte aşağıya indik. Arkadaşım işine gidecekti. Ben de Afyon’da gezecektim. Buluşma saatini, yerini ayarladık. Öğleyin buluşmamızda ona mali durumu anlattım. “Merak etme, bende var, ay sonunda da maaşımı alıp ayrılacağım” dedi. Aybaşına on iki gün vardı. Otelin parasını maaş alınca ödeyecektik. Bize günlük yemek parası gerekiyordu. Artık idare edecektik. Altı günde cebimizdeki paralar suyunu çekti. Arkadaşım ağabeyinin PTT’den arkadaşı olan Ahmet Ağabeyden aybaşında vermek üzere yüz lira borç aldı. Onunla geçinmeye başladık. Ne var ki, maaş almaya iki gün kala ceplerimiz bomboştu.

Afyon’daki gezilerimiz çok iyiydi. Hele cumartesi Pazar günleri Afyon’da görülmesi gereken her yere gidiyorduk. Kaleye çıktık. Afyon tepelerine çıktık. Deyim yerindeyse Afyon’un altını üstünü getirdik. Şimdi PTT’nin önünde buluşup şehirde dolaşırken kara kara düşünüyorduk. Karnımız açtı ama paramız da yoktu. Ahmet ağabeyden tekrar para isteyemezdik. İki gün ne yapacaktık? Önümüze gelen çeşmelerden bolca su içiyorduk ki, açlığımızı gidersin. Ama o da bir yere kadardı. Mideye katı şeylerin girmesi gerekiyordu. Otelde kalıyoruz. Bereket versin otelci parayı peşin istemiyor. Arkadaşımın PTT’de İki yüz yirmi beş lira ile kurs ücreti aldığını, Ahmet ağabeyinin gelip otele yerleştirirken herhangi bir olumsuzlukta teminat verdiğini bildiği için otelci rahattı. Sorunumuz yemekteydi. İçmekse bedava suydu. Dönüş yolculuğu için paramız olsa en azından ben geri dönerdim. Ahmet ağabey Isparta’ya dönmek için boşuna para vermeyin. PTT’nin bir kamyonu Isparta’ya malzeme götürecek. Sizi onunla gönderelim deyince sevinmiştik. Oh ne güzel dönüş için para da vermeyecektik. Ancak kamyon maaş aldıktan bir gün sonra gidecekti. Hâlbuki hesap etseydik ki, Afyon’da bir gün kalmamız daha pahalıydı. Aklımıza hiç gelmedi. Isparta’ya tren iki liraydı. Otel iki buçuk liraydı. Afyon’da bir gün kalmak bize yeme içme en az on liraya mal olacaktı. Dönseydik dört lira harcayacaktık. Sanki bedava Isparta yolculuğu avantajlıymış gibi teklifin üzerine atladık. Bütün umutlarımızı aybaşına bağlamış. İki günün geçmesini bekliyorduk. Peki, iki gün ne yapacaktık?

Şehrin merkezi albeniliydi. Parklar, sinemalar, satıcılar, lokantalar, kahvehaneler, pastaneler sürekli gözümüzün önündeydi. Hepsi açlığımızı yüzümüze vuruyor. Açlığımız yüzümüze vuruldukça mideniz kazınıyordu. Şehrin dış sokaklarına doğru çıktık. Afyonun dar, loş sokaklarında, etraftaki yiyecek satıcılarını görmemek için gözlerimiz yerde geziniyorduk. Birden bire yerde paraya benzer bir şey gördüm. Hemen eğilip aldım. Buruşmuş, kirlenmiş, yıpranmış bir beş lira. Mustafa Ali’ye “yaşasın beş lira buldum” diye bağırdım. “Yok, canım, hani nerede? ” Birden bire kendimize gelmiştik. Paranın kime ait olduğu umurumuzda değildi. Zaten vakit geceye yaklaşmış, ortalıkta fazla kimse yoktu. Kime biz para bulduk sahibi kimdir diyecektik ki? Sokak ortasında bulunmuş bir para… Sahibi kim bilir ne zaman düşürmüştür? Mustafa Ali’ye,

Tamamını Oku
  • Ayhan Bayram
    Ayhan Bayram 23.08.2012 - 03:38

    Kul bunalmayınca hızır yetişmezmiş..

    Cevap Yaz
  • Namık Cem
    Namık Cem 22.08.2012 - 15:27

    kutlarım
    namık cem

    Cevap Yaz
  • Necdet Arslan
    Necdet Arslan 22.08.2012 - 09:59



    Her yazınsal birazcık daha varsıllaştırır okuru..Beş lira ad olmasına karşın,cüzdanımda daha da büyük değere dönüştü nedense.

    Kutluyorum Efendim.
    Erdemle.

    Cevap Yaz
  • Adnan Çatalbaş
    Adnan Çatalbaş 21.08.2012 - 13:52

    kutluyorum sayın hocam 10+

    Cevap Yaz
  • Muzaffer Kalaba
    Muzaffer Kalaba 21.08.2012 - 02:03

    Sevgili üstadım.
    Emeğine,yüreğine salık.
    Kutlarım dost kalemi.
    Saygımla...

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 5 tane yorum bulunmakta