Zümrüt adını yemyeşil gözlerinden almıştı.Ona bu adı babası takmıştı.. 3 yaşında geçirdikleri korkunç trafik kazasından sonra ailesini kaybetmiş babaannesinin yanında büyümüştü. Babasını ve tabi ki annesini çok özlüyordu Kazadan ona kalan tek anı sakat bacağı ve yaşlı babaannesiydi.Babaannesi oldukça varlıklı bir kadındı. Torununa kendi evladını kaybetmenin verdiği acıyı bile hissettirmemişti onca yıl.
Zümrüt zayıfça solgun yüzlü bir genç kızdı.Son zamanlarda hepten solmuş içine kapanmıştı.Babaannesi gözünün nuru torunundaki farklılıkları hissetmeye başlamıştı bile.Biricik torunu büyüyordu artık. Odasına kapanıp saatlerce bilgisayarı başında bir şeyler yazıyordu.Hiç arkadaşı yoktu genç kızın.Sakatlığı onu hep bir adım geri bırakıyordu çünkü.. Bacağı yüzünden koşamamış ip atlayamamıştı yaşıtları gibi.Dolayısıyla da hep yalnız kalmıştı..Bunca acımasızlığına rağmen hayata sevgi ile bağlıydı. Sevgi dolu bir genç kızdı.
Nihayet son zamanlardaki sıkıntının sebebini çözmüştü yaşlı kadın.Bilgisayarda tesadüfen okuduğu aşk şiirlerinden sonra. Zümrüt mahallenin yakışıklısı Ali’ye gönlünü kaptırmıştı. Ahh diyordu.Ahh ona bir layık olabilsem.Aklına girsem..Gönlüne düşsem.Rüyası olsam..Belki bir gün fark edileceği umuduyla hep beklemişti.Sessizce gizlice uzaktan sevmişti.İmkansız olduğunu bile bile.Fark edilmeyeceğini göre göre.Bir dilenci olmuş kapısında bekliyordu sanki.Bir yudum mutluluk bir içimlik aşk için…Her gece erkenden yatağa giriyor.Gözlerini sımsıkı kapıyor ve bekliyordu…Hadi hadi sevgilim gel gir rüyalarıma.
Ali oldukça yakışıklı dikkat çeken bir gençti.Sosyal ilişkileri de buna bağlı olarak oldukça faaldi. Etrafında her zaman bir arkadaş çemberi olurdu.Oldukça da zekiydi. Zümrüt’ün ona olan ilgisini fark edecek kadar…Usulca bir avcı edasıyla sokulmaya başladı ürkek ceylana.Zümrüt’e bacağının sakat olduğunu bile unutturtmuştu Ali.
Başına geleceklerden habersiz bu tehlikeli yakınlaşmanın heyecanını yaşıyordu kendi saf dünyasında genç kız. Öyle ya sonunda gelmişti beklenen. Bakışlarda özlenen.Ateşlerde közleyen..Gelmişti …Hayatına girmişti ya.. Ne önemi vardı varsın benim kadar sevmesin.Varsın benim gözümle görmesin.Benim sevdam ikimize de yeter diyordu.O benim nefesim diyordu.İnsan nefes almadan yaşabilir miydi ki… Pek güzel değildi ama yüreği asildi sevdası asildi Zümrüt’ün.
3 hafta olmuştu uzaktan bakışmalar ve kaçamak gülüşmeler artık yerini el ele dolaşmalara bırakalı.Zümrüt Ali’sine sevgisini aldığı pahalı hediyelerle yazdığı aşk şiirleriyle ispatlamak için adeta çırpınışken Ali alınan hediyeler ve kendisi için yazılmış şiirleri arkadaşlarına göstererek saatlerce eğleniyordu. Vefasız sevilen asil yüreğin sevdasını kullanmayı aklına yerleştirmişti bir kere.Hiç sevene bu yapılır mıydı.Sevdalı yürek böylesi yaralanır mıydı.
Yoluna kazdığı çukurları ancak içine düşünce fark edebilecekti.Oysa ki onu sevdikten sonra yaşam bulduğuna inanmıştı.Oysa ki onu delicesine sevmişti.Oysa ki onu ölümüne sevmişti Zümrüt..
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman