Hikaye Şiiri - Ahmet Ersin Taşel

Ahmet Ersin Taşel
29

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Hikaye

B) .
'Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?
Demedim mi senin uçmanı sağlayan benim,
Senin kolun kanadınım, demedim mi?
Demedim mi yolunu vururlar senin,
Demedim mi tövbeni bozarlar senin.
Oysa senin ateşinim, sıcaklığınım demedim mi?
Türlü şeyler derler sana demedim mi?
Ölmezlik kaynağını kaybedersin.

Aşkımı kaybedersin, demedim mi?
Söyle, bunları sana hep demedim mi?

*******************Mevlana Mesnevi

------------------------------------
Tuzlu denizden ayrıldığında
Tuzsuz bir denizde yüzgeçlik yapmaya bak
------------------------------------
Aşk mumdan bir kayıkla ateşten denizler geçmektir.
------------------------------------

Deniz kenarındaki
ufak kulübesinde yaşayan
yalnız bir avcı,
gece bitmeden sabah olmadan,
küçük teknesiyle denize doğru açılır.
Ağını dalgalar arasından denize bırakır.
Avladığı balıkları pazarda satarak
hayatını geçirirmiş.
Ağına takılan balıklar türlü türlüymüş.
O, işe yaramazları yeniden denize bırakır;
lezzetli olanları ise sandıklara doldururmuş.

***************
Bir gün, her günkü gibi
avını çekerken tekneye,
ağa dolanan balıklar arasında
daha önce hiç görmediği kadar güzel bir balık görmüş.
Işıl ışıl parlayan o altın balığı
diğerlerinden ayırıp
deniz suyu ile doldurduğu
bir kovaya bırakmış.
Akşam kulübesine döndüğünde
kovadaki balığını cam bir kavanoza koymuş.

Adamın, balığa baktıkça bakası geliyormuş,
Balıktaki güzellik hayranlık veriyormuş.
*************
Artık her gün avdan dönerken
denizden deniz suyu getirip
balığın suyunu değiştiriyor.

Yemini vermeyi ihmal etmiyor,
Geceleri masanın üzerine koyduğu
kavanozdaki balığına yaşadıklarını,
çektiği sıkıntıları, dertlerini,
anılarını yaşayamadıklarını,
balıklara olan sevgisini anlatıyormuş.

************
Balıkta zamanla
avcının bu ilgisine karşılık vermiş.
Yüzünü
kavanozdan görmesine rağmen,
her şeyini kendisiyle paylaşan
dertlerini anlatan balıkçıya vurulmuş.

Gönlü, kendini avlayana tutulmuş.
Avcı, suyunu değiştirmeyi ihmal etse,
yemini vermese bile
onun kendisiyle konuşması
kulübeden çıkmadan önce
son bir kez ona bakması
balığa yeter olmuş.
***********
Gel zaman git zaman
avcının balığa olan ilgisi azalmış.
Deniz suyu yerine kavanoza musluk suyu dolduruyor.

Balığa yem yerine
yediği yemeklerin artıklarını veriyor,
bazen hiç bir şey vermeyip
balığı aç bırakıyormuş.

Balıksa bunlara aldırmıyor
avcıya olan sevdasıyla yetiniyor,
her gün onun avdan dönüşünü gözlüyormuş.

Gün geçtikçe kavanoz kararmaya,
altın balık sararmaya başlamış.
**********

Günlerden bir gün
kararan kavanozdaki sarı balık,
gece bitmeden sabah olmadan
yine her günkü gibi
avcının uyanma zamanını bekliyormuş.
Gitmeden önce ona son bir kez bakmak,
Söyledikleriyle yetinip
o günü de böylece geçirmeyi umuyormuş.

*********
Vade zamanı gelip gündüz olunca,
Güneş doğudan görünüp yıldızları yakınca
Avcı uyanmış.

Av malzemelerini toparlamış, kapıdan çıkmadan önce balığa son bir kez bakmış,

Bir Offf çekip
kapıyı sert bir şekilde çarpmış.

********
Balık o anda, Yandı yüreğim, yandı.
Yandı Allah’ım yandı.

Bu ateşin dünyamı kararttı.
Bedenimi sararttı.
Kavuşmak ne zamana demiş.
*******
Kulübe sarsılmış
o sarsıntıyla masanın üzerindeki kavanoz
yere düşüp paramparça olmuş.
******

İki damla bir olmuş
Su toprağa karışmış
Balık çamurun içinde çırpınmış
Kapı altındaki aralıktan
esen ılık bir meltem

Avcının ayak seslerini duyurmuş.
Balık son bir gayretle sese doğru atılmış
Rüzgâr kapıdan içeriye girmiş
Balık aralıktan dışarıya çıkmış.
*****
Su dan kurtulan sarı balık
sürüne sürüne, yana yakıla
balıkçının izlerini aramış.
Kendisiyle balıkçı arasına
saydam bir perde çekmiş.
Bulduğu izleri takip ederek
bir yandan da gizlenerek
Avcının peşine düşmüş.

Onu uzaktan, yakından takip ediyormuş.
****

Avcı akşam denizden dönerken,
balığı için denizden bir kova su almış.
Eve dönüp kapıyı açtığında
masanın etrafındaki
kırık cam parçalarını fark etmiş.

Etrafta balığın ölüsünü aramış
ama yerde kalan çamurdaki
izlerden başka bir şey bulamamış.
***

Balıkçının suratı asılmış
bir süre sessizce durmuş.
Bir türkü söylemeye başlamış.
Evin içinde öylece dolanmış.
Pencereden dışarıya bakmış
Güneş batarken ve söylediği türkünün
sesi karanlıkta boğulurken,
bir mum yakmış,
söylediği türküyü yarım bırakmış.
**

Yerdeki cam kırıklarını toparlamış.
Masanın yanındaki aynanın karşısına geçmiş.
Bir şeyler söyleyecek olmuş
Ses çıkartmamış.

Aynadaki yüze dikkatlice bakmış.
Kara, kapkara bir yüz
ve sarı balık aklına gelmiş.

Aynadaki karartıyı
elleriyle silmeye çalışmış
kenarına bir parça çamur bulaşmış.
*

Ahmet Ersin Taşel
Kayıt Tarihi : 10.6.2004 10:00:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ahmet Ersin Taşel