hani içinizde bombalanır şehirler
misketine terk edildiğiniz
ve eteği yükünü alır zamanın
kapılarınız taşlanır
göz yuvarlarında nisyanın…
sürüklenen sen değildin bu ırmakta
dağılan bendim buğulu solgun nefesinden
susmalara kanayan sesine kırıldıkça…
sarhoş ve dalgındım
sana her yenilişimde
sür beni imgenin çıkmazına.
defnet huysuz nefesimi;
peşkeş çek sesimi yalnızlığa.
nesnel gerçekliğinde
yıkandığım patikaların
dökme gözyaşlarını boynumdan karnıma
zehirledim senden gayrı hasretleri
bıraktım ıssız bir yol kenarında…
uyuyamıyorum kendim içre döne döne sandalyemde
sessiz ve kimsesiz bir zaman boğmacasında
yüzümde okyanusun en derin yangınları
hangi kapıya kanat açtırır sustalı sözleri
dolunay kırığı gecelerde yanarken ben
döne döne ezberlerken sapsarı susmaları
ömrümün alacası öfkemin atlıkarıncası
başı dönerken masumane çocukluğun…
etten kemikten değil söyleyemedikleri
ağzımla sevişen şarabın terbiyesizliği
aşka düşürür serseriliğimi
devingen iç karmaşıklığımın imbiğinden silkinip
övünüp durur gözleri kapalı
çaldık derisini kızılcık sopasıyla uyandı
feleğin çemberindekiler(le) dokunsan
kahrolacak kadar ciddi bir oyun
oynuyorduk bilmiyorduk kenefler
yokuşunda kocayemiş ağacından yapılma
kızaklarımız patlıyordu yaşını unutmuş
ayrılık dediğin şuur artığı
eprimiş kaburgam sevdiğim
kekeme heybetimde kaybolmuş iklim
enkaz dönerim
Değirmen-dere’m kurur
soyunup kutsal hezeyanına
sıvazlamamalıyım sırtını bu kavak üstü yalnızlığın.
şairini erkenden öldürmemek için…
çağcıl Rus ruletleri oynamamalıyım artık kadınımla
bin kere tetik düşürmeliyim içimdeki zindanı kurtarmaya.
kınından kusulmuş ferman;
ihanetin boynunu vuran kılıç,
şairinin celladı şiir.
gözleri kör eder ışık.
şehir;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!