HİCRİ YILBAŞI VE HİCRET
Birçok topluluk inandıkları değerleri yıllar boyu yaşamak ve yaşatmak için, bir takım prensipler gütmüşlerdir. Bu prensiplerin başında, kimilerini en değer verdikleri hayvanı, en sevdikleri cisimleri, en sevdikleri insanı ve kimileri de yaşadıkları en önemli olaylar milat olarak kabul edilmiştir. Tarihlerinin başlangıcı olarak kabul ettikleri bu milat, yıllar boyu kabul edilen toplumlarca yaşatılmaya çalışılmıştır/çalışılmaktadır.
Hıristiyanlaşan topluluk, inandıkları dinin liderleri olarak kabul ettiklerinin doğumunu milat kabul etmiş ve bunu dünyanın çoğu ülkelerine de milat olarak kabul ettirmeyi başarmışlardır. Allah katında en mükemmel tek ve son din olarak kabul edilen İslamiyet dinine inanlar, milat olarak, Âlemler’ e rahmet olarak gönderilen Peygamberin, Mekke’den Medine’ye hicretini kabul etmişlerdir.
Hıristiyanlık âlemi, dini liderlerinin doğumunu ve inandıkları değerleri yaşatmak için her türlü basın, yayın organlarını en aktif şekilde kullanmaları bu milada çok ehemmiyet verdiklerini göstermektedir. Oysaki biz İslam âlemi olarak, insanlığın ve İslamiyet’in kurtuluşu, inkılâbı olarak kabul edilen hicreti, hiçbir şekilde idrak edemediğimizin görüntüleri ayan beyan ortadadır. Hz. Ömer gibi huzur ve saadetin zirveye ulaştığı bir dönemde ve Hz. Ali gibi ilmin kapısı olan tarafından, teklifle milat olarak kabul edilen bu hicret, takvim yapraklarımızın en görünmeyecek köşelerine ancak yazılır hale geldi. Hicri yıldaki ayları bizden saymamız istense, herhalde Ramazan ayı gibi bir iki aydan başkasını da sayamayacağız.
Hicret ki, sadece ve sadece Âlemlerin Rabbi için yapılıyordu. Canlardan, mallardan, kısacası dünyadaki tüm sevdiğin metalardan, O’nun aşkı ile ve sırf O’nun için vazgeçiliyordu. Bu öyle bir aşktı ki, canından çok sevdiği Allah’ın evinden bile ayrı olmayı gerektiriyordu. Ama öyle bir hicret ki, en sevdiğinin Rabbinin dini yaşamak ve yaşatmak için idi. Teşbihler sönük kalır ama gül bahçesini oluşturmak için, taştan sert kayalar gibi kalplerde yönelmekti. Kayalarda ot bile yeşermezken O Sevgiler Sevgilisi, hicret ettiği yerleri gül bağlarına çevirdiği gibi, her şeyden çok sevdiği ve hicret etmek zorunda kaldığı yerleri de bu bahçeye dâhil ediyordu. Demek ki, milat olarak kabul ettiğimiz hicretin merkezi kalpti. Kalpte başlayan itminan ve inşirahla kalpler fetih buluyordu. Bu fetihler İslamiyet’in inkılâplar yapmasına zeminler sağlıyordu. Oysaki bizim saadet asrında büyük fetihler (Mekke’nin Fethi) ve zaferler (Bedir, Uhud, Hendek zaferleri) elde edilmişti ama hiç biri milat olarak kabul edilmemişti. Bu hicret, öyle bereketli bir hicret ki, En Sevgili’ ye, en çok sevdiği ve terk ettiği yerlere gül diyarı şeklinde geri gelmeyi bağışlıyordu. Bu hicretle Müslümanlar can buluyor ve buldukları bu canla tüm insanlığa canlar katıyorlardı. Dünya tarihinde hiç örneği görülmemiş bir zaman zarfında cihana hükmeder hale geliyorlardı. Hicretin milat kabul edilmesini teklif eden ve kabul eden önderler tüm dünyaya hicret ediyorlardı. Tüm kalplere hicret gerçekleştiriyorlardı.
Hicret, tabiî ki, sadece o dönemde olmuş bir olay ve milat değildir. Müslüman kalbinde hicretler oluşturduğunda da Âlemlerin Rabbine giden yolda hicret etmiş demektir. Bu milat, sadece o kişi içindir. Bu milat hicri miladın kişide milat oluşturmasının bir başlangıcı denebilir. Kişiye hicri miladı daha iyi idrak etme bilincini oluşturur.
Hicretle birlikte insanlar, İslamiyet’e akın, akın girmeye başlamışlardı. İslamiyet dünyanın her tarafına yayılmaya başlamıştı. Çünkü o dönemde İslamiyet’e inananlar onu iliklerine, hatta tüm hücrelerine kadar idrak ederek yaşıyor ve bu yaşayış örnekleriyle taş kalplileri dahi, iman fışkıran pınarlar kılıyorlardı.
Hicret döneminde oluşan ve yaşanan İslamiyet, sadece hikâye şeklinde okunup anlatılan İslamiyet de değildi. O dönemdeki Müslümanlar Cehennemden korkmuyordu. Cehennem, Müslümanların ceza yeri olarak telakki edilmiyor, Allah’ın insanlara tiksinti oluşturarak kendine sevgi ve kulluğunu aşılama nasihati olarak idrak ediliyordu. Gerçekten de İslamiyet, hiç kimsenin affetmediğini affediyor ve baki âlemde ona bu pişmanlıktan dolayı en güzel mükâfatları bahşediyordu. Peygamberin ahlakı olan Kur’an, müslümanım diyenlerde aksiyon buluyor ve kalpte hicretler gerçekleşiyordu. Şu dönemdeki gibi İslamiyet ile Müslüman inancında uçurumlar yoktu.
Ey Âlemlerin efendisi, senin hicretinle oluşturduğun o güzel İslamiyet’i, yaşanamayacak kadar kirlettik ve zorlaştırdık. Bundan dolayı, Müslüman olanlar dahi, bu dinden nefret etmeye başladılar. Sen hicretle bu dine can üstüne can katarken, biz kanlar ve nefret tohumları kattık. Ey Âlemlerin efendisi, sizin zamanınızda fersah, fersah yayılan bu İslamiyet’ten, artık insanları fersah, fersah uzaklaştırıyoruz. Çünkü bizim, yaşadığımız, anlattığımız İslamiyet ile Sizler’in yaşayıp anlattığı İslamiyet, çok farklı şeylerdir. Hal böyle olunca da hicret eksenli oluşmuş bir İslamiyet’i, anlamamız ve anlatmamız bir hayalci hikâyeden ibaret oldu. O İslamiyet ki, Vahşileri bile affedebiliyordu. Bizim getirdiğimiz/değiştirdiğimiz İslamiyet ise, bir kişi haram dairesine yaklaşmayı düşünse, yaklaşmadan onu kâfir ilan ediyor ve Allah adına, onu yargılayıp Cehenneme yolluyoruz.
Hicretle oluşan devlet, yüreklerin fethedilerek, yüreklerde mükemmel bir yürek devleti kurularak temeller atılıyordu. Bu temele inşa edilmeye başlayınca tarihte emsali görülmemiş büyüklüğe ulaşması hiçte güç olmuyordu. Ben inanıyorum ki, gerçek İslamiyet tohumları kalplere atılıp, gerekli atmosfer ve şartlar sağlandığında, yani yürekte fatihler gerçekleştiğinde, İslamiyet, güneşin doğup battığı her yerde en gür şekilde hâkim olacaktır. Bunların bizim şanlı tarihimizde örnekleri çoktur. Kitabı ve Resul’ü elinden alınmayan bir dinin, tüm âlemde şahlanması hayalî şeyler de değildir. Aldatıcıların, Allah ile aldatanlarına veya başka şekilde aldatanların aldatmasına kanmadan, Kitabımız ve Resul’ümüzün istediği şekilde hayatımızı idame ettirirsek, hicretler kaçınılmaz olacak ve hicretin meyvelerini devşirmenin mutluluğundan dolayı iki cihanda da ödüllendirilenlerden olacağız.
Diriliş ve uyanışlara vesile olması dileğiyle, yeni hicri yılınız kutlu olsun…
Selam ve dualarımla…
Kayıt Tarihi : 3.8.2008 19:34:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (2)