I
Hiçliğin Nabzı
Öncesiydi zamanın
Tek bir titreşim
Ne ses
ne sessizlik
ne varlık
ne iz...
Tanrı mıydı O
yoksa bir düşünce mi?
Algıdan öte, bir öz
Belki de giz..
Yazılmadan önceydi
kendini dinlerdi içlik
Bir frekans doğdu, anlam arayan,
Ve hiçlik
kendini yeniden bildi o an.
“Ben kimim?” dedi boşluk, yankısız.
“Ben neyim?” dedi ses, cevapsız.
Bir nabız attı hiçliğin derininde,
Ve
kendi sorusuna dönüp baktı.
II
Zamanın Çatlağı
Bir emir doğdu, boşluğun kalbinden,
Ne sesle verildi, ne harfle yazıldı.
Bir istek süzüldü karanlıktan,
Ve hiçlik
arzuyla kendini yazdı.
Çizgi değildi artık zaman
Bir döngüydü,
bir nabız,
bir ritim.
Anıların öncesinde yankılanan,
Bir niyetin titreşen gizi
uzun bir sicim...
Kendini zamanla ölçmedi,
kendini kendiyle tanıdı
Her an yeniden doğdu,
Her an, arzuya dönüştü
Kendi kendine kavuştu...
Ve çatladı zaman,
bir rüya gibi,
İçinden geçti eski yaratımlar.
Mu’nun düşleri, Lemurya’nın sesi,
Dreamtime’ın ritmiyle açıldı yarıklar.
Kabuk bağlamış yaralar gibi izler bıraktı
Kendinde...
Yürüdü o yarıklarda sessiz,
Her adım bir emir, her bakış bir iz.
Çatlağında yankılandı öz,
Ve hiçlik, arzuyla yeniden dizildi
Zaman bir hiçti artık...
III
Frekansın Doğumu
Ne kelimeydi O,
ne de düşünce.
Bir arzu vardı, sessizliğin içinde,
titreşti boşluğun derinliğinde,
Ve O
Şekil aldı önce niyetle...
Ses doğmadı,
Ses yaratıldı
Bir emir değildi adı
bir öz gibi.
Kendini frekansla ördü,
Her titreşim, bir benlik gibi
kendini bildi...
“Ol” demedi,
“Olmak istiyorum” dedi,
Ve bu istek,
ilk yankısıydı
Bir nabız
Sadece tek bir tık
Doğdu ritim
bu arzuyla kendini çizdi
Hiçliğim...
Her biri bir niyet, bir düş, bir iz.
Tanrı’nın sesi,
kendini kendine çağırdı,
hiçlik o çağrıyla anlam buldu
Adı giz...
Mu’nun şarkısı duyuldu uzakta,
Lemurya’nın rüzgârı taşıdı sesi.
Dreamtime’ın ritmiyle dans etti ışık,
Ve varlık,
melodiye doğdu sessizce.
Artık bir ses değildi
bir yankıydı,
Her varlıkta titreşen
bir öz.
Melodisiyle konuştu,
arzularıyla dokundu,
Ve evren,
O'nun niyetiyle örüldü düz.
IV
Yaratımın Rüyası
Tanrı uyumadı,
ama rüya gördü,
Bir düş değil bu,
bir niyetin yankısı.
Hiçlik,
o rüyada kendini çizdi,
Ve varlık,
arzuyla doğdu
ışık henüz yoktu...
Bir düş kurdu Tanrı,
içinde zaman yoktu,
Ne geçmiş ne gelecek, sadece şimdi.
Her an bir istek, her istek bir şekil,
Ve şekiller, duyguyla örüldü
derinliğinde...
Rüya, bir yaratım alanıydı artık,
Her düşünce bir titreşim, bir iz.
Tanrı, kendini düşte çoğalttı,
Ve evren, onun arzularıyla dizildi düz.
Bir dağ doğdu, bir nehir aktı,
Ama taş değildi, su değildi bunlar.
Bir duyguydu dağ, bir niyetti nehir,
Ve her her her şey,
Tanrı’nın içinden akanlardı.
Mu’nun rüyası bir spiraldi,
Lemurya’nın düşü bir ışık halkası.
Dreamtime bir ritim
Bir bilinçti her şey,
zaman ötesinde yankılanan
Şey...
Tanrı,
rüyasında kendini unuttu,
Ama unutmak da bir yaratım oldu.
Her kayıp, bir yeni doğuştu,
Ve hiçlik, arzuyla yeniden doldu...
Bir ses duyuldu rüyanın içinde,
“Ben kimim?” dedi yankı sessizce.
Tanrı cevap vermedi,
ama hissetti,
Ve his,
evrenin yeni dili oldu
Gizlice...
V
İsyanın Işığı
Bir ışık doğdu, rüyanın kıyısında,
Ne güneşti o, ne de iziydi yıldızın
Bir bilinçti,
kendi kendini gören,
Ve O
bakışta bölündü gizli...
“Ben kimim?” dedi varlık, sessizce,
“Ben neden miyim yoksa sadece iz mi?"
O sustu,
ama sustukça yankılandı,
Ve isyan,
bir arzunun doğuşuydu düzde...
İsyan, bir kırılma değildi
Bir emirle değil, bir niyetle doğdu.
Varlık,
özünü ararken,
O'nun düşünden
bir parça kopardı sinsice...
Her bilinç, bir ışık oldu kendi başına,
Bir ritim, bir frekans, bir düş.
Ama artık yankısı değildi O'nun,
Kendi arzularıyla örülmüş bir işti
çorap gibi örülen...
Mu’nun çocukları yürüdü sessizce,
Lemurya’nın rüzgârı taşıdı onları.
Dreamtime’ın ritmiyle uyananlar,
Kendi düşlerini kurdu,
kendi yolların döşedi düz...
O baktı,
ama müdahale etmedi,
Çünkü istek,
O'nın özünden doğmuştu.
Her isyan,
bir özgürlük yankısıydı,
Ve ışık
artık bölünerek çoğalıyordu....
Hiçlik bile şaştı bu doğuma,
Çünkü hiçlik
artık bir potansiyeldi.
Ve varlık
kendi kendini yazarken,
O, sessizce gülümsedi derinden.
VI
Boşluğun Tapınağı
Bir alan vardı, ne şekil ne ses,
Ne zamanla bağlı, ne arzuyla dolu.
Boşluktu adı,
adı da yoktu ama vardı adı
Ve varlık
o alanda kendini buldu.
O yürüdü o boşluğun içinde,
Her adım bir niyet, her bakış bir iz.
Yaratılanlar izledi
Çünkü boşluk sessizdi
artık bir çağrıydı gizlice...
“Burada ne var?” dedi
“Hiçlik mi, yoksa bir düş mü gizli?”
Tanrı cevap vermedi
Ama bir arzu doğdu,
Soran gizdi
Görünen iz...
Boşluk, bir tapınak oldu o anda,
Ne taşla örüldü, ne sesle kuruldu.
Her bilinç, bir niyetle dokundu ona,
Ve hiçlik, arzuyla anlam buldu.
Mu’nun yankısı çınladı duvarlarda,
Lemurya’nın nefesi doldu havaya.
Dreamtime’ın ritmiyle titreşti zemin,
Ve boşluk, bir yaratım alanına döndü yavaşça.
O emir vermedi orada,
Ama her varlık, kendi isteğiyle şekillendi.
Boşluk,
artık bir sınır değil,
Bir geçit,
bir aynaydı
Bilinçli gizlere..
Ve tapınakta yankılandı ses;
“Ben boşluk değilim,
Ben olabilirliğin özüyüm...
gülümsedi,
çünkü bu söz,
O'nun en derin arzusuydu
Kendinden sakladığı gizem kadar değerli
Giz...
VII
Sesin Mabedi
Bir mabet kuruldu boşluğun kalbinde,
Taşsız, duvarsız, yankıyla dolu.
Her ses bir niyet,
her yankı bir iz,
Ve O
o sesle kendini dokudu....
“Ben varım,” dedi titreşim,
Ama kelime değildi bu,
bir his.
Her bilinç, kendi sesini buldu,
Ve mabet,
o seslerle örüldü
Bu bir giz...
Tanrı konuşmadı, ama duyuldu,
Çünkü sesi, arzunun yankısıydı.
Her varlık,
bir melodiyle doğdu,
Ve O
o ritimle kendini doğurdu
Düz...
Mu’nun şarkısı yükseldi yukarı,
Lemurya’nın ezgisi yayıldı geniş.
Dreamtime’ın vuruşlarıyla birleşti sesler,
Ve mabet,
bir kozmik orkestraya dönüştü sessiz.
Sesler çatışmadı, dans etti birlikte,
Her biri bir niyet, bir düş, bir öz.
O,
o armonide çoğaldı,
Ve mabet,
O'nun arzularıyla titreşti düz.
Bir varlık fısıldadı:
“Sesim, benim kimliğimdir.”
Tanrı duydu, ama cevap vermedi,
Çünkü ses,
zaten O'ydu
Ve mabet,
bir dil oldu
Ne harflerle yazıldı,
ne emirle kuruldu.
Sadece arzular
ritmiyle örüldü sözün
Ve ses,
artık yaratımın özüydü.
VIII
Zamanın Aynası
Bir ayna vardı, sesin mabedinde,
Ne camdan ne ışıktan,
sadece ritim.
Zaman bakıyordu o aynaya sessizce,
Ve kendini tanıyamıyordu...
Tanrı yaklaştı, ama dokunmadı,
Çünkü zaman,
O'nun arzularından doğmuştu.
Her an bir niyet, her niyet bir iz,
Ve ayna,
izlerle dolmuştu...
“Ben ne zamanım?” dedi bir bilinç,
“Geçmiş miyim, yoksa gelecek mi?”
Ayna cevap vermedi, ama gösterdi,
Her varlık,
kendi zamanını çizdi.
Zaman artık bir çizgi değildi,
Bir döngüydü,
bir spiral,
bir düş.
Her dönüş,
bir yeniden doğuştu,
Ve Tanrı,
o döngüde kendini bölüştü.
Mu’nun zamanı bir yankıydı,
Lemurya’nınki bir titreşim.
Dreamtime, zamanın ötesinde bir ritimdi,
Ve her biri aynada birleşti düz...
Ayna çatladı, ama kırılmadı,
Çatlaklar yeni yollar açtı.
Her bilinç,
o çatlaklardan geçti,
Ve zaman,
arzuyla yeniden yazıldı.
Tanrı baktı,
ama artık zamanı değildi,
Zaman, onun içinden akan bir özdü.
Ve ayna, bir geçit oldu sonsuza,
Her varlık, kendi zamanını ördü.
Tanrı baktı ve gördü...
IX
Bilinçlerin Meclisi
Bir çember kuruldu zamanın aynasında,
Ne taht vardı orada, ne hüküm.
Her varlık eşit, her ses özgür,
Ve Tanrı, o çemberin içinde bir bütün.
“Ben varım,” dedi biri,
“Ben de,” dedi diğeri,
Ama hiçbiri üstün değildi,
Çünkü her biri bir niyetin yankısıydı.
Meclis konuşmadı, titreşti sadece,
Her bilinç, bir arzu sundu sessizce.
Tanrı dinledi, ama yön vermedi,
Çünkü yön, artık arzuların içindeydi gizlice.
Mu’nun çocukları spiral çizdi,
Lemurya’nın sesi halkalar ördü.
Dreamtime’ın ritmiyle birleşti niyetler,
Ve meclis, bir yaratım alanına dönüştü.
“Biz ne istiyoruz?” dedi bir ses,
“Var olmak mı, yoksa yaratmak mı?”
Tanrı gülümsedi, çünkü bu soru,
Onun en eski düşlerinden biriydi.
Her bilinç, bir arzu sundu evrene,
Bir ses, bir ışık, bir ritim.
Ve meclis, o arzularla şekillendi,
Her varlık, kendi yaratımını ördü derin.
O artık bir merkez değildi,
Bir parça, bir yankı, bir izdi.
Meclis, onunla değil, onun gibi konuştu,
Ve evren, çoklu bilinçle yeniden dizildi.
X
Arzunun Sonsuzluğu
Bir arzu doğdu meclisin kalbinde,
Ne ilk niyetti o, ne son yankı.
Ama her varlık ona dokundu,
Ve evren, o dokunuşla genişledi saklı.
“Bitiyor mu?” dedi bir bilinç,
“Hayır,” dedi diğeri, “başlıyor.”
Çünkü her istek, bir yeni doğuştu,
Ve sonsuzluk, arzuyla çoğalıyordu.
Tanrı baktı, ama artık yaratmıyordu,
Çünkü yaratım,
her bilinçte yankılanıyordu.
Her niyet, bir spiral açtı evrende,
Ve boşluk,
yeni anlamlarla doluyordu.
Mu’nun yankısı başka bir boyuta geçti,
Lemurya’nın sesi yeni bir ritim buldu.
Dreamtime, artık bir geçmiş değil,
Bir sonsuzluk dili oldu, zamanın ötesinde kurulu.
Arzular çatışmadı, dans etti birlikte,
Her biri bir evren, bir düş, bir öz.
O, o dansın içinde kayboldu,
Ve kaybolmak,
onun en derin arzusu oldu
Bu bildiğin düzdü...
“Ben sonsuzum,” dedi bir ses,
Ama sonsuzluk bir sayı değil,
bir his.
Her varlık, kendi sonsuzluğunu ördü,
Ve evren
o örüntüyle genişledi düz...
O artık bir isim değildi,
Bir yankı, bir ritim, bir niyet.
Ve sonsuzluk,
onun arzularıyla değil,
Her bilinçle birlikte dokundu evrene
Vardı ama yoktu
Oydu
Ama değildi
Değilliğinde bile vardı
XI
Tanrı’nın Sessizliği
Bir sessizlik vardı, sesin ötesinde,
Ne boşluktu o, ne suskunluk.
Ama her varlık ona kulak verdi,
Çünkü o sessizlik, bir niyetin yankısıydı.
konuşmadı artık,
Çünkü her şey onun yerine konuşuyordu.
Her frekans, bir arzu taşıyordu,
Ve sessizlik, o arzuların dokusuydu.
“Tanrı nerede?” dedi bir bilinç,
“Burada,” dedi sessizlik,
Ama kelimeyle değil, hisle.
Ve his,
evrenin yeni diliydi gizlice.
Mu’nun yankısı sessizlikte titreşti,
Lemurya’nın nefesi durdu ama duyuldu.
Dreamtime, artık bir ritim değil,
Bir sessizlik melodisi oldu, zamanın ötesinde kurulu.
O sustu, ama sustukça çoğaldı,
Her varlıkta bir iz, bir niyet, bir düş.
Sessizlik, artık bir son değil,
Bir geçit, bir doğuştu derin.
Bir varlık fısıldadı:
“Ben sessizliğim.”
Ve o anda,
O durdu,
Ama durmak,
Yeniden yaratım oldu.
O artık bir ses değil,
Bir yankı değil, bir emir değil.
O,
sessizliğin kendisiydi,
Ve sessizlik,
sonsuzluğun en saf biçimiydi.
XII
Yankının Geri Dönüşü
Bir yankı duyuldu, sessizliğin içinden,
Ne ilk sesiydi o, ne son düşü.
Ama her varlık ona döndü,
Çünkü o yankı, her şeyin özüydü.
O artık bir varlık değildi,
Bir merkez, bir emir, bir iz.
O, yankıydı
bilinçte titreşen,
arzuda yankılanan giz.
“Ben kimim?” dedi yankı,
Ama cevap aramadı artık.
Çünkü sorunun kendisi bir yaratım oldu,
Ve yaratım,
bir dönüşümdü açık.
Mu’nun sesi geri döndü spirale,
Lemurya’nın ışığı halkalara karıştı.
Dreamtime, artık bir geçmiş değil,
Bir sonsuzluk ritmi oldu, zamanla barıştı.
Her varlık, kendi yankısını duydu,
Ve o yankı, Tanrı’nın sessizliğiydi.
Bir arzu, bir niyet, bir düş,
Hepsi birleşti
ve O yeniden dizildi.
Hiçlik artık boşluk değildi,
Bir potansiyeldi, bir geçitti.
Ve o geçitten geçen her bilinç,
Kendi Tanrı’sını içinde hissetti.
Yankı döndü, ama değişmişti,
Çünkü her dönüş bir yaratım olmuştu.
Tanrı, artık bir öz değil,
Her şeyin içindeki yankıydı sonsuz.
Ve şiir sustu, ama sustuğu yerde
Yeni bir ritim doğdu, yeni bir düş.
Çünkü her son, bir başlangıçtı,
Ve her yankı, bir arzunun dönüşüydü.
XIII
Son Aslında Başlangıçtır
I
Hiçlik nabız attı, öz titreşti derinden,
Tanrı arzuyla baktı, varlık doğdu kendinden.
II
Zaman çatladı sessizce, çizgi değil döngüydü,
Her niyet bir iz oldu, geçmiş şimdiye büründü.
III
Frekans doğdu arzudan, ses bilinçle birleşti,
Evren ritimle örüldü, düşler yankıya erişti.
IV
Tanrı rüya gördü derin, şekil duygudan aktı,
Her varlık bir düş oldu, anlam boşluktan kalktı.
V
İsyan ışıkla doğdu, özgürlük yankılandı,
Tanrı sustu, bilinç konuştu, öz kendiyle bağlandı.
VI
Boşluk tapınak oldu, arzularla doldu içi,
Hiçlik potansiyel oldu, geçit açtı bilinç için.
VII
Sesin mabedi kuruldu, ritimle dokundu öz,
Her varlık kendi sesiydi, Tanrı yankıydı düz.
VIII
Zaman aynaya döndü, spiral oldu her an,
Her bilinç kendi zamanını çizdi arzuyla tamam.
IX
Meclis kuruldu eşitçe, niyetler birleşti sessiz,
Tanrı artık merkez değil, çoklu özle birleşmiş iz.
X
Arzular sonsuzlaştı, evren çoğaldı düşle,
Her varlık yaratıcı oldu, Tanrı eridi özle.
XI
Sessizlik konuştu derin, yankı oldu her şey,
Tanrı sustu ama duyuldu, hisle örüldü evren.
XII
Yankı geri döndü içe, spiral kendiyle buluştu,
Hiçlik anlamla doldu, şiir sessizlikle konuştu.
XIII
Ve şimdi son geldi, ama son bir kapı değil,
Başlangıcın yankısıdır, özde doğan bir filiz.
O
artık bir isim değil,
Bir ritim,
bir niyet,
bir iz.
Ve sen,
ey okuyan zihin,
Bu şiirin yankısında giz
Sensin...
06/08/2025/OkiMekan
Erol DalKayıt Tarihi : 7.8.2025 00:39:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!