Zaman, bir tanrı değil…
Bir yargıç da değil…
O, sadece kayıtsızlığın başka bir adıdır.
Ve biz - onun dişleri arasında öğütülen geçici gölgeleriz.
Belirsizlik:
İnsan aklının en eski aynası.
Ne kadar uzağa bakarsan bak,
Kendinden başka bir şey göremezsin.
Çünkü insan, anlam arayışında hep kendi karanlığına çarpar.
Umut…
Kurtuluşun değil, unutmanın aracıdır.
Kendini kandırmanın en zarif biçimi.
Çünkü hakikat dayanılmazdır -
Ve umut, hakikatin üstüne atılan bir örtüden başka bir şey değildir.
Hayaller…
Boşluğun içinde yankılanan birer yalandır.
Biz onları göğe yazdıkça,
Gökyüzü sessizliğini derinleştirir.
Bir hedefe dönüştürdüğümüz her hayal,
Bizi kendi yokluğumuza biraz daha bağlar.
Tutku…
Bir alev gibi doğar ve bizi içten yakar.
Ama yakarken büyütmez - tüketir.
Her şeyin anlamı uğruna yanarken,
Aslında hiçbir şey için yandığımızı fark etmeyiz.
İnsan, kendi kurduğu hapishanenin mimarıdır.
Umut duvarları örer, hayallerle süsler, tutkuyla boyar…
Sonra da orada neden sıkıştığını anlamaya çalışır.
Zaman, bütün bunlara kayıtsızdır.
Ne dualarına kulak verir,
Ne çığlıklarına.
İlerler - ve sen, onun ardında kalan toza dönüşürsün.
En sonunda, geriye kalan tek şey olur:
Boşluğun içinde yankılanan şu düşünce:
“Var olmak, olmamaktan daha anlamlı değildi.”
Kayıt Tarihi : 4.10.2025 09:40:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!