savrulup gidiyor bir sonsuzluğun içinde ömür. tek bir çatı yok konaklayacak geçip giden günlerin tutsağı şehirlerde. atıveriyor kıyılara bedenimi denizlerdeki hırçın dalgalar ve rüzgarlar arsızca bırakıyor kollarımı bilinmez diyarların uçurumlarından aşağı. kabullenemiyor kimsesiz gövdemi dağ, bayır, vadi, ova.
savruluyorum. bilmeksizin dur durak.
kapımı aşındırıyor hiçler sürekli … nedensiz. sokmuyor gecelerime uykuyu ve göndermiyor güneşleri gündüzüme. bıraktım kendimi ellerine ve şimdi savruk bir gündeyim.
karar verdim; hiç şarkı söylemeyeceğim bugün. ne de dinleyeceğim beni alıp götüren senfonileri. kaldırdım ortalıktan bütün kitapları; okumayacağım tek bir satır bile. dolaşmayacağım anlatılan hikayenin semalarında. ve attım tümünü kalemlerin, kağıtların; yazmayacağım. tek bir harf karalamayacak parmaklarım.
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan