eski, kalın tabanlı kırık bir bardak gibi duruyordu aramızda
uzayıp giden bir gökyüzüne dönüyordu sırtın
omzunda kuşları taşıyan
neydi bizi geceye bağlayan
kimin bahçesinde büyüyen karanlıktı bu kaldığımız?
orada yüzünü unutmuştun
salyangozları yiyen tarlakuşu hüznüyle
duvarını giyinmiş bütün saatler zamanın sessiz canavarlarıydı
orada soluğunu unutmuştun
ben bir elmayı seviyordum soymadan
balkonu seviyordum
sanıyordum ki böyle duruyor zaman
bugün cumartesi değildi
bugün pazartesi değildi
tespih taneleri gibi sayalım diye mi koyuyorlardı bu isimleri
bugünü balkonla eşleştirdim
çölün kadrini bilmeyenin serabı olmaz
bugünü çölle…
büyük ihtimal gül kokuyordu bütün annelerin eli
bugünü gülle…
hiçbir şey eskisi gibi değil
kırk iki yaşındayım
bir trenin durması gibi durmuyordu ömrüm
çocukluğum neden gitmiyor hiçbir yere
bir şilep kadar ağırdan yol alıyordu içimde -neden?
kuşlar gelecekti bir sabah
minarelerin uzadığı bir sabah
ya gecemi bekleyen o baykuş?
günler haftalar kışlar geçti
insan her gün yürüdüğü evinin koridorunda nasıl kaybolur?
daha baykuşa bulunacaktım
on yedi yaşıma ağıtlar getirecekti o şilep
devlet gönlümü alacaktı
barışacaktım
hiçbir şey eskisi gibi değil
eski bir kapıyla merhabalaştım
ikimizin de içine açılıyordu karanlık
ikimizin önünde basamaklar
üç şey fısıldadık birbirimize
üç söz
üç efsun
birbirimizi duymuyorduk
insan nasıl böyle güzel duymaz özleyince?
iniyorduk ama basamaklar yoktu
iniyorduk ama üstümü örten bir anlam
bütün çekmecelerimi boşaltmış
yer açıyor kendine
iniyorduk allah’ın katı en içerde
sonra
her şey birdenbire çöktü
asrın değerlileri, dizelerim, dizlerim
çökkün birini sallandırıyordum içimde
eskisi gibi değil.
21Şubat2016
Sema Enci
Kayıt Tarihi : 29.12.2024 08:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.