Yine gam yükünün kervanı geçti yüreğimden
Tüm hüzünleriyle geçmiş bir de sen
Ne güçlüklere göğüs gerdik oğulcuğum seninle
Düştük kalktık ama hep olduk el ele
Dün bize “imkansız” denilenlere bugün ulaştık beraber
Gelecekte nice güzellik bizi bekler
Gül yüzünde güller her daim gül gül açılsın
Unutma sen benim birtanemsin baştacımsın
Canıma candan öte canan olan sensin
Yüreğinden huzur yüzünden gülüş hiç eksilmesin
Mutluluk yüklü katar katar kervanlar yüreğinde konaklasın
Dilerim Rabbim seni her türlü sıkıntıdan saklasın
Ciğerparem,güzel oğulcuğum iyiki varsın
İsterim Allahtan bizi hiç bir zaman ayırmasın …
Aşkım; Bilrim sana böyle seslenmemden hiç hoşlanmazsın.Ama bırak da sana hiçbir zaman ulaşmayacak olan bu mektubumda olsun sana gönlümce sesleneyim Paşacığım.
Az önce sana baktım. Tüm masumiyetinle melekler kadar güzel uyuyordun.Kahverenginin en güzel tonu saçların alnına dökülmüş alnını öpüyordu adeta.Seni seyretmek ne büyük bir zevk…Yüzündeki ergenlik sivilceleri bana ne de çok büyüdüğünü hatırlattı Ergeniğin kapısını aralamak üzeresin. Alınganlığın, hırçınlığın” aşkım” olmak istemeyişin de bundan.Seni de artık hormonların yönlendiriyor.Ama biliyor musun asıl güzel olan bu işte! Her normal çocuk gibi sen de yaşıyorsun bunları.Ben şu an yaşadıklarımızı geçmişte hayal etme lüksüne bile sahip değildim oğulcuğum.
Allaha tüm zerrelerimle sabah akşam şükretsem bu güzelliklerin şükrünü ödeyemem.Tüm zorluklarına rağmen geçmişin,yüreğim umutlarına gebe güzel bir geleceğin…
Sen ne çok seversin Ankarayı bilirim.Deden anneannen orda yaşadığı için.Bilirsin orda seni sevenler vardır.Yaz tatillerini iple çekersin. Dedeciğinin sana araba kullanmayı öğreteceği hayalini kuruyorsun şimdilerde.Anneannen senin için mantılar açar, dayıcığın sırf senin için yollar aşar. Senin için A nkara demek sevgi demek Ankara senin için “özel “olmak demek.
Bazen bana sorardın hatırlar mısın”Anne sen de Ankarayı seviyor musun “diye.Sana hep “Evet bebeğim.Seviyorum.” derdim.Ama yalan söylerdim.Senin çocuk yüreğindeki büyü bozulmasın diye; sana “Hayır” dediğimde “Neden” deyişinr cevap veremeyeceğim için kalbim gümbür gümbür “Hayır.” dese de ben sana hep yalan söyledim ve hep “Evet.” Dedim bir tanem…
Sevmiyorum Ankarayı anneciğim! Sevemem de.Sen biımiyorsun ve asla bilme de! Ankara hayallerimi hırsızıdır.Gönül yangımın kundakçısıdır.Analık hayallerimin katilidir. Her ne kadar yıllarca:
“Ankara Ankara güzel Ankara
Seni görmekister her bahtı kara
Senden medet umar her düşen dara
Yetersin onlara güzel Ankara “ diye marşlar söyledisek de artık inanmıyorum ben ona.
Ben ona inadım,güvendim, Ciğerparemi emanet ettim ona.Koklamaya bile kıyamadığım nazlı çiçeğimi teslim ettim doktorlarına.Her ana gibi güzel bir muştu bekledim. Günü güne ekledim. Binbir umutla gittim Türkiyemin kalbine.Kalbimi emanet ettim hekimlerine.Günlerce hastane hastane dolaştım, durdum. Elime tutuşturulan raporla beynimden vuruldum.
O gün 24 hazirandı. Doğumgünüm. Bir annenin alabileceği en kötü hediyeyi aldım hayattan.”Otizm”Bu kadarını demişler, gerisini getirememişlerdi.Belki de dayanamadı yürekleri bir ananın hayallerini karartmaya.O an tüm dünya sussun istedim. Kimsecikler konuşmasın, hayat ebediyyen dursun yerinde. Ne bana bir şey sorsunlar, ne de bana seni anlatsınlar. Yaşam öylece donsun ve kalsın sonsuza dek…
Ama düşman tanınmadan tedbir alınmaz be gülüm. Tanımam lazımdı hasmımı ve kazanmalıydım bu amansız savaşı. Ödül çok büyüktü ve kıymeti yaşamla bile ölçülemeyecek kadar büyüktü.Ödülüm SENdin yavru kuşum, SEN! ...
Anlattılar, dinledim, yetmedi, bulduğum her kaynağı bir solukta okudum. O da yetmedi senin gibi özel çocuğa sahip ailelere ulaşmaya çalıştım. Kimi içimi ferahlattı, kimi bir derdimi bin yaptı.O günlerde bir söz verdim kendime: Kim olursa olsun benim durumumda oln herkese gönül kapımı sonuna dek açacağım. Böyle öğrencilerime destek olacağım. Şu ana kadar da sözümü tuttum oğulcuğum. Sen bilmezsin pekçok ana baba beni arar. Seni sorarlar bana. Kendi çocukları için umutsuzluğa düştüklerinde seni hatırlayıp umut depoladıklarını anlatırlar. Senin her başarında onlar da en az benim kadar mutlu olurlar. Bilirim onların yürekleri bizimdedir, benim dualarım da onlarla.Umarm benim senle yaşayabildiklerimi onlarda ciğerpareleri ile yaşayabilirler.
İşte meleğim Ankarayı, doğumgünlerimi bu yüzden sevmem ben.Bir düşün parçalanışını hatırlatır bana bu yaşlı kent.Seni kaybetmişim duygusu uyandırır içimde. Hayallerimin yıkılışını,dara düşüşümü,ondan medet umuşumu,derdime dert katışımı hatırlatır bana Ankara.Sevmiyorum seni Ankara! ,sevmeyeceğim de! Kızgınım, kırgınım, küskünüm sana! ...
Senelerce seninle gittiğimiz bir okul vardı,hatırlar mısın? Sen oraya “Barış” okulu derdin.Ne de çok severdin.Orda seni seven güzel yürekli öğretmenlerinle oynamaya geldiğimizi zannaederdin hep.Bir oyunun parçası sanırdın hep orada yapılanları.Hiçbir zamzn bilmedin orasının bir rehabilitasyon merkezi olduğunu, bilmeyeceksin de. Senin hatıralarında orası “Barış” okulu olarak kalacak ve sevginin resmi olacak zihninde.
Duvarda asılı bir resmin ilşti şu an gözüme. İlkokul formanla 1. sınıfta çekilmiş. O kadar masum ve o kadar şirinsin ki.Küçük adamım büyüdü ve okula başladı diye az sevinmemiştim o gün. Doktorlar:Okula gidemeyebilir,demişlerdi senin için Paşam. Zekiydin, 2 yaşında okumuştun ama yetmedi. Bir kabuğa hapsetmiştin kendini ve bu engeldi sana. İşte sen bu engeli aştın ve bizi,doktorlarını şaşırttın. O gün bunun için ağaladım annem ben, yıllar sonra sevinçten ağladım.
GÜNEŞİME
En çok seni sevdim ben
Şu hoyrat dünyada
Bir de güneşi
Sen ruhumu ısıttın
Güneş bedenimi
İstedim ki tüm kalbimle
Sen de sevebilesin beni
Benim seni sevdiğim gibi…
Biliyorum sevdin özünde
Her çocuk gibi anneciğini
Sevdin ta ciğerinden
Ama söyleyemedin
Gösteremedin
Daha pekçok şeyi söyleyemediğin gibi…
Özrün engeldi aramızda
Sarp yüce dağlar gibi
Ve engeldi
Akranların gibi olmana
Tüm çocuklar gibi gülmene,
Doya doya oynamana
Çok istemene rağmen”
“Bu hayatta ‘BEN’ de varım! ” diyebilmene
Sevmene,sevilmek ve farkedilmek istemene
Çok kereler gözü yaşlı döndün evimize
Gözünden akan her inci tanesi dağladı yüreğimi
Sen ağladın
Ben her damlası için gözyaşının
Dünya yıkılsın istedim
Ağladın ve yine sustun
Daha da kapandın yapayalnız dünyana
Ben anladım güneşim
Sen anacığını dünyana almasan da
Almak isteyip alamasan da
Analar anlar
Anladım,
Bir kez de bunun için ağladım.
Ne heveslerle yazdığın yazın
Yine layık görülmemişti panoya asılmaya
Hayaller kurmana rağmen
Yine seçilememiştin sınıf takımına
Halbuki beş imzalı doktor raporları hayrandı sana
Engeline kafa tutarak
Onlar beğenmese de
Okumana,yazmana,çabana
Dışlanmışlığı, farklı olmayı
O küçücük yaşında yaşatıldın zorla
Ama minicik bedeninle direndin herşeye inatla…
Halbuki seni çocuklar anlamasa da
Anlamalıydı büyükler
Onlar da anaydı, babaydı
Bugün banaysa, yarın onlaraydı…
Özrü çocuklar anlayamaz meleğim
Neden güzel yazamadığını
Neden onlar gibi koşamadığını
Sen istesen de kaslarının sana hayır dediğini
Neden kendi kendine konuştuğunu
Neden bunca “neden”lerle dolu olduğunu
Çocuklar anlayamaz
Ama anlayabilirler anlatıldığında çocuk yürekler
Tüm farklılıklarına rağmen
Senin de çocuk olduğunu
Senin de oyunu, okulunu
Sevgiyi,şefkati, takdir edilmeyi
En az onlar kadar fark edilmeyi beklediğini
Ve anlarlar çocuk masumiyetleriyle
Senin de bir çocuk olduğunu…
Özür sen de değil çiçeğim
Özür bedenler de
Özür beyinler de değil
Özür sizleri anlayamayan
Vicdanlarda ve kalplerdedir gerçekte
Sen hiçbir zaman üzülme tasa çekme
Canım,
Cananım
Uğruna başkoyduğum
Bir damla gözyaşına kurban olduğum
Oğlum
Güneşim
Kimseler anlamasa da seni
Ben varım sıra dağlar gibi ardında
Kimseler sevmese de seni
Yüreğim ayaklarının altında
Kimse tutmasa da elinden
Hayatta,
Ölümde
Ve hatta kıyamette
Anacığın hep
Ama hep yanında! ...
Sen hayatın içine girebilesin, sosyalleşebilesin diye neler yapmadık ki babacığınla.Mahallenin tüm çocuklarını toplardık eve.Çeşit çeşit oyuncak, türlü, türlü ikram. Yeter ki seninle bir saat oynasınlar diye. Sen bir tane bile olsun davranış, bir kavram öğrenebilesin diye. Kimi zaman yerini buldu emeklerim, kimi zamansa onlarca çocuğun içinde sen yine yalnızdın.Bazen umudumu kaybettğim anlar olmadı değil. Herşeyi bırakmak istediğim anlar oldu. Ama her seferinde beni şaşırtmayı, içime ümit tohumları atmayı başardın.Teşekkürler birtanem bilmeden de olsa bana güç verdiğin için, iyi ki varsın ve iyi ki benimsin…O günlerden bana bir acı hatıralar bir de depresyon ilaçlarının hediyesi kilolarım kaldı. Varsın olsun be gülüm sen şimdi iyisin ya varsın olsun. Bu can sana feda olsun! ...
Minnacıktın. Ayda iki kez Ankaraya giderdik senle ikimiz. Özel eğitim merkezimiz de seni takip edrler durumuna uygun paket programlar verirlerdi. O AYKİ ÇALIŞMA PROGRAMIMIZDA GÖZ TEMası egsersizleri ve dokunma vardı ama çok zordu bunu başarmak. Ne yapmalı ne etmeli? Günlerce düşündüm. İmdada Teletabiler yetişti. Hatırlarsın onları,hiçbirşeyi farketmezdin ama bir tek onları izlerdin pür dikkat.Hatırlar mısın bebeğim, başta bir bebek kahkahalarla gülerdi. Bayılırdın ona. Sonra Teletabiler birbirine sımsıkı sarılır ve bağrışırlardı:”Sarılalım sıkı sıkı” “”Gel annem “ dedim sana “Biz de birbirimizin gözlerinin ta içine bakalım ve ‘Sarılalım sımsıkı’ bir daha da ayrılmayalım.” Öyle de oldu. Ogünden sonra her gün bu sevimli hayal kahramanları ile beraber ana oğul biz de sarıldık. Sen oynadığımızı sandın ama biz çok büyük bir şey başardık. Otizmin belini kırdık:Dokunma ve göz temasını kazandık! Telatabiler hayalse de bizim zaferimiz tamamen gerçekti birtanem, gerçek…
Bazı geceler sen uyurdun erkenden; ben sabahlara dek seni düşünürdüm. Bana bir şey olusa oğlum ne yapar diye. Bu zehirli düşünce sinsi bir yılan gibi gelir yüreğime çöreklenirdi. Bilirim babacığın da aynı yürek acısını çekerdi benimle ama bu hiç söze dökülememiş gizli, yasaklı bir dildi sanki.Seninle ilgili korkuları, kaygıları küllerin altında yatan ateş kıvılcımları gibi içten içe yakardı baba yüreğini.Ancak paylaşamazdı içiinin yangının, ne benle, ne de bir başkası ile.Herkesten hatta kendinden bile gizleyerek,gerçeklerden kaçmaya çalışırdı sanki.Ah keşke bilseydi acılar paylaşıldıkça azalır,sevinçler paylaşıldıkça artar.O Bitmeyen gecelerde hep düşünürdüm seni, hayatın bize neler getireceğini.
Yazılmamış, tertemiz bir sayfa gibiydin adeta.Bembeyaz, lekesiz ve ışıl ışıl.Belki de raporların “özür “saydığı şey seni bu kadar temiz kılmıştı kimbilir.Kendini içine hapsettiğin dünyan seni korumuştu insanoğlunun tüm kirli yanlarından.Anlamıyordun olanları, kötülükleri; ama yine de canını yakıyordu sana yaptıkları.
Sen bomboş bir sayfaydın çiçeğim. Ve ben elimden geldiğince, gücüm yettiğince en güzel şekilde doldurmaya çalıştım bu sayfayı.Her kavramı, her davranışı, teker teker öğretmeye çalışırken sana bazen umutsuzluğa düştüğümüz anlar da oldu.Diğer çocukların bir çırpıda kendilklerinden kolayca öğrendikleri pekçok şeyi öğretmemiz için sana bir kuyumcu titizliği ile çabalamamız gerekti çoğu kez.Saklambaç oyunun öğretmemiz günlerimizi aldı.Körebeyi sevmiş, evcilikte pek şaşırmıştın boş fincanlardan çay içmemize.Ama öğrendiğin her oyun, her yeni davranış biraz daha yaklaştırdı seni bizim dünyamıza.Adım adım girdin gerçek dünyaya.
Bunca zorluğa rağmen benim canımı asıl yakan neydi bilir misin birtanem? Sana doya doya sarılamamak, öpememek.Bir anne olarak evladı tarafından sevildiğini, özlendiğini hissedememek.Her ana fedakardır oğlum.Gerektiğinde bir an bile düşünmeden canını bile feda etmekten çekinmez.Ama çoğu ana şanşlıdır farkında olmasa da.Yavrusunun bir sıcak gülüşü, içten bir öpücüğü, bir “anne” deyişi tüm zahmetlere değer.Bin yıllık mihnet bir sevgi sözü ile kaybolur gider.Böyle analar emeklerinin sevgilerinin karşılığını daha bu dünya da görürler.Ya ben ve benim gibi olanlar? ...
Bizler gözleri kapalı değirmen taşı çeviren emektar atlara benzeriz. Sen bilmezsin gülüm onları. Onlar öyle çilekeşlerdir ki bir ömür boyu aynı dairenin etrafında gözleri bağlı döner dururlar. Dönerler günlerce ışığa hasret, taş buğdayı ezer, onlar ne buğdayın tadını bilr, ne de unun…İşte bizler de bu misal bir ömür boyu sizi severiz ama bir sarılışınıza, bir gülüşünüze hasret gideriz.At güneşe hasret gider, biz de yavrumuzun sevgisine.Varsın olsun be gülüm! Sen sağol da varsın anacığın dolap beygiri gibi dönsün dursun oğulcuğunun yanında…
O zor günlerde kendime hep sorardım:Acaba bu bir rüya mı; karabasan mı..Ve dilerdim tüm kalbimle bu yaşadıklarımız bir gün hiç yaşanmamış gibi olsun diye.Dileğim kabul oldu bu gün. Şu an sen bir mucize gibi karşımdasın.Geçmişin fırtınası, bu gün tatlı bir melteme döndü.Ankarada o küçük doktor odasında başlayan mücadelemizi düşündüğümde yaşadıklarımızı senin şu an ki durumunu düşününce ben bile inanamıyorum bu günümüze.O gün doğumgünü hediyesi olarak hayallerime konulan haciz artık kalktı.Senin liseye, üniversiteye gidebilecegini, kendi hayatını kurup, kendi ayaklarının üstünde durabileceğini artık hayal etmiyorum; tüm kalbimle inanıyorum!
Gözümün bebeği, tatalı oğlum;
Bu satırları hiçbir zaman okumayacaksın,hatta yazıldığından bile haberin olmayacak.Olmamalı da zaten.O halde ne diye yazıldı? Bir iç dökme benim durumumdaki analara bir teselli, benim gibi olmayanlara da “”Elinizdeki nimetin kıymetini bilin! ” çağrısı..Sen bu mektubu okuyamasan da bil ki.:Sen çok özel, çok nadide bir çocuksun.Farkında olamasan da sen hem benim, hem de pekçok ailenin kahramanısın.Pekçok özel çocuğun ailesi seni bir umut ışığı gibi görüyor ve “ O yapabildiyse bizim çocuğumuz da yapabilr.”diye düşünüyorlar ve ellerinden kayan umutlarına, yaşama seninle tutunuyorlar.Senin her başarın onları en az bizim kadar mutlu ediyor ve cesartlendiriyor.Bazen düşünüyorum da belki de böyle özel bir çocuk olman senin özel bir misyonundu.Bazen bir tek insan, onların, yüzlerin, binlerin, hatta milyonların hayatını etkiler.Sen özeldin ve kendin gibi özel olanlara güzel bir örnek, umut oldun.
Anneciğim, tatlı oğlum, seninle gurur duyuyorum ve seni çok seviyorum. Bunu asla unutma. İYİ Kİ VARSIN VE İYİ Kİ BENİM OĞLUMSUN…
28 EKİM 2007
Derya Akgün 2Kayıt Tarihi : 25.4.2017 19:07:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)