Hiçbir şeye benzemiyordu, hiç kimsizliğim.Hep senden bir benzeyiş ilikledim iliklerime kadar seni yaşamaya. Artık seni unutmanın önsözünü yazıyorum.
-Evet, sen aşktın, aşka kafiyeli en büyük hamseydin. Hatırı olmayan, sanrısı öykülerde gizlenen bir anın dersiyim.
-Derdimi tersten okur esişler. Vahşi bir sensizliğe aslanlığımı büyütüyorum. Benim aslan şairim dediğin günlerin kopyasını yaşıyorum. İçtiğim, içli Kevserlerin berraklarındayım; ama yüreği karanlık gecelerimin heceleri suskun. Melodramlarıma gecelik giydiren can yakılışların uyurgezer gibi hep özlem odamda.
-Seni sayıklıyorum, sonsuz uyumsuzluklarda.
Bir ağıt, bir kabus, bir kayboluş yükseliyordu, içimdeki eskiz hatta esrik nemlere. Yağmurlarla,damlaların arasında uslanmadıklarım ıslanıyor
-Seni seviyorum ara bir cümle olarak ruhumun alt yazısında geçiyor.
Senin gözlerinden çalıp, senin sözlerine ulanıyor bakakalışım.
Hep görülenin , hiç görünmeyenin görünmeziyim.
- âlemin ali, ali’nin alem olduğu kılıçsız , kızsız sızılarda dünya sanki dün. Bense benden öncenin geleceğiyim.
- Sen bir geleceğin aşk kazası değilsin ki beni özlem orucuna sevk ediyorsun.
Olursa olmazın uyanıklığında anlatılmaz bir rüyadayım.Beni görmüyor renkler ve hayaller. Yan yana bir resmimiz bile yok ki seni , sensiz her yere asayım.
-Uzakların gözbebeğine kazılmış,kazanılmış aşkın uzaktan seveniyim.
Nakışladığın mendil , gezdiğin rıhtım,ilk bakıştığımız otogar.
-Yahya Kemal en çok Ankara’nın garını seviyordu.
-Bende Ankara’nın garı_nı sevdim. Seninle ilk kez orda karşılaştık. İstanbul’dan Ankara’ya gelişleri özledim hep. Yine sabahın körü, yine aşkın gözü kör, ben İstanbul’dan sana geliyorum, sen beni orda karşılıyorsun. Bir çorbacıda nefes alıyoruz.
-Ustam iki çorba istiyoruz, biri çorba olsu, bir aşk…
-Yine senin seferindeyim. Yine unutamayışımı ağlıyor güller, beni seven seviler.
- Özlemine sanrı doğurdun, senli bir geliş doğurdu gelecek.
- Tasvirsiz bir vicdanın sızında akar göz yaşlarım .Ağladığımı düşünme, ben ağlamam ki yalnız gözlerim nemlenir. Yalnız sözlerim ağlar, yalnız senin ağlayışın ağlar bende.
-Günahsız yıkamak istedim, ahsız can kırıklarını. Beni senden vurdu aşka vuruluş.
Beni Adem’in günahsız halinde tanıdın, yaşadın, ölüm kadar güvendin
- Yasak elmayı yediren biri kayıpsızın kitapsız kitabında yazıldığım gece hariç
- Ben Adem değilimdim, ben aşk değilimdim , ben senden değilimdin , ben kendimde değildim bir gece. Hecelendi,harf harf gayyalarda yıkandı arzular.
-Akan aktı, yakan yaktı, yanan ikimiz oldu can gülüm.
- Beni gecelerden sorma, ben hecelerden sorma,beni senden sorma.
-Bakir değil güvenim. Bekaretin kadar kani değil ilgim, sana olan bağıllarım.
-Hasret ambarımda hürüm. Kendisizliğime kamberim. Kabaremde ben oynadım benle.
-Hangi aşk tarihi beni anlatır büyük aşkların arşivine, hangi yürek susar ,sana olan tutuluş ağıtlarımı.
- Sığındığım, yazılarla yaz olur mu? Hasılat rekoru kıran acılar ağacımın dizelerinde hangi meyve seni özetler biliyor musun?
-Kerbela'nın Ayşe’si sensen ben hangi aşk çağının Ali’siyim.
Halepçe’de ,Şeria’da ,Beria’da ölen son güzel değildin; ama her acıda ölümcül yaşayan benim.
-Ahlarımın bayrağını görmüyor musun?
-Kendine seçtiğin yeni mutluluk vatanında huzuruna mutlaka bir gün sızılarım ulanır. Bin yıl geçse de bu acılanış seni de boğar, seni de sarar. Yetimsin, bensizsin, aşsızsın.
-Tok bir gelecek arıyorsun,burnun kaflarını yüceltir.
Onu da vurun kalbinden, yoldaşım olsun Leyla
- Sütü bozuk bir el gelir tutar elini elbet. Her cümlende,vaveyla her sözünde sızılanış.Nefretin etinde,beklemenin kentinde minimize dramımsın.
-Bu yasımı , bu aşılmaz aslarımı devrik gönül mabedine yazdım.
-Şimdi yoksun, olmanı ister miyim? Bilmemlerin memesinde aslan sütü emiyorum. Ormanlarımdayım, harlarım, yarlarım yanımda.
Kor bir geleceğin eleğinden bir bir geçiyorum.
-Uslandım paslandığım hatalar şeninden.
'biz' li cümleler için ,bizsiz binlerce cümle yazdım. Kitaplar sustu, aşk sustu, tarih sustu, gelemeyiş sustu.
-Yalnız ben ve umut konuştu.
Sen imkansızlığa hadım olurken, ben belkilerine döl bırakıp geleceğe salıncaklar yapıp durdum.
Gözyaşınla yıkadığın bu ayrılığın içinde unutulamayan neydi?
Ne zorluklarla verdiğimiz pozlar mı? Uzlaşmaz dediğimiz anlar mı?
-Silinemeyen yırtık pırtık olan anılar mı?
Hiçbir şeyliğin hiçinde, hoşluğun adı kalmadı can gülüm.
- Hakkımdaki sanılar dağ doğurmuştur sende. Oysa ben aşkın ovasıyım, dağ görme sanrılardan uzak kal.
- Göğsümün kafesinde,çaresiz,tanımsız bir atılış var. Hep saatin sen ibresine vurur.
- Yokluğun,zamansız ,anlatılmaz kalakalışlar bırakır.
Bekleme dergâhımda yahşi hatta vahşi özlemler birikir.
Her gece en çok sevdiğimiz şarkının koynunda uyuyorum. Hangi makam daha çok seni anlatır,hangi notanın tınısında sesim sana daha ritmik yakınlaşma olur.
-Hangi benden dinlemek istersin özlem türküsünü.
- “ O yarden haber versin türküler”
Ölümcül bağlanışlarla nikâhlı unutamayışın umanındayım, köpüklerime seni kefenledim .
- Araf'ımdan sana uslanmış raflar yaptım. Yalnız senin için yaşamaya odaklı benli kitabeler yerleştirdi.
-Sol yanımda mumyalanan sana yazılır şiirlerim. Hala başka şahsın şiiri yazamıyor can yürek.
Vurulmuş mantık- tayrın Belkıs sarayından çıkma.
-Daha yazılmamış en güzel yazılarımın , kelime tükettiğim sensin sen…
Hayrettin TaylanKayıt Tarihi : 26.4.2010 21:10:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!